Antik Roma'nın Mide Bulandıran Gerçekleri!

Antik Roma deyince hayalimizde çeşitli efsaneler ve mitler canlanır. Burası  Gladyatör gibi ünlü destanların ana vatanıdır. Efsanelerde, altından yapılmış zırh giyen erkekler, savaş arabası sürer ve imparatorlar tahtlarında otururken üzümlerle beslenir.

Ancak Roma’daki gerçek hayat sanıldığının aksine bu kadar ihtişamlı değildi. Modern sağlık hizmetlerinin ve  modern tıbbın olmadığı zamanlarda normal bir günün sonunda hayatta kalmak oldukça zor bir işti ve tahmin edebileceğinizden çok daha mide bulandırıcıydı.

İnsanlar Ağızlarını İdrarla Çalkalardı
                                                                     İdrar Kabı
                                                    

Antik Roma’da idrar o kadar önemli bir sektör haline gelmişti ki hükümet idrar satışlarını düzenlemek için özel bir vergi  bile koymuştu. Hatta sadece idrar toplayarak geçimini sağlayan insanlar bulunmaktaydı. Bazıları umumi idrar kaplarında  bunları toplardı. Diğerleri ise büyük bir varil veya fıçı ile  kapıdan kapıya gezerek insanlardan bunu doldurmalarını isterlerdi.

Onunla ne yaptıklarına gelince bu sizi çok şaşırtacak. Örneğin, kıyafetlerini çişle yıkarlardı. İşçiler bir küveti kıyafet ve çişle doldurur ve içlerinden şanssız biri küvete girerek malesef kıyafetleri ayaklarıyla ezerek yıkardı.

Dişlerini nasıl temizlediklerini göz önüne aldığımızda ise bu hiçbir şey olacak. Bazı bölgelerde, insanları idrarı gargara yaparak kullanırdı. Bunun dişlerinin bembeyaz yaptığını iddia ederlerdi. Hatta günümüze kadar ulaşan bir şiirde, bir şairin temiz dişli düşmanıyla dalga geçtiği görülür: “Dişlerinin tertemiz olduğu gerçeği sadece idrarla dolu olduğunu gösterir.”


Kakanızı Yaptıktan Sonra Süngerinizi Paylaşırdınız

Romalıların tuvaletlerini yaparken hiç de utangaç degildiler..sanılanın aksine bu,onlar için gayet doğal bir süreçti Bugün bizim kişisel olduğu konusunda hemfikir olduğumuz tuvalet ve tuvalet adabı konusu Romalılar için toplu yapılan bir işlemdi 

Bir milyon nüfusun tarihte ilk kez görüldüğü Roma şehrinde bu büyük nüfusun sadece yüzde 5'inin kişisel tuvaleti bulunmaktaydı!
Yani geri kalan yüzde 95'lik kısım ortalık yere büyük tuvaletlerini yapmaktaydılar. Sadece varlıklı elit kesim Romalılar evlerinde  kişiye özel banyo bulundurma lüksüne sahipti. Bu banyolara ise halka açık su kemerlerinden özel borularla su ulaştırılırdı.

Roma’nın su tesisatı alanındaki gelişmeleri takdire layıktı. Şehirlerinde umumi tuvaletler ve tam donanımlı kanalizasyon sistemleri vardı. Bu, diğer toplumların yüzyıllar boyunca sahip olamadığı bir durumdu. Gelişmiş teknolojinin kaybı gibi düşünülebilir ama kimsenin Roma’daki tesisatı kullanmadığının çok geçerli bir sebebi vardı.

Umumi tuvaletler aşırı derecede mide bulandırıcıydı. Arkeologlar, bu tuvaletlerin neredeyse hiç temizlenmediğini düşünüyor çünkü tuvaletlerin çeşitli parazitlerle dolu olduğu görüldü.Bu da şu demek oluyor,sıfır hijyen.. Hatta lavaboya giderken Romalılar, bitleri temizlemek için özel olarak tasarlanmış değişik taraklar taşırdı.

En kötü kısım ise tuvalet işinizi bitirdiğiniz zamandı. Her umumi tuvalet, düzinelerce farklı insanla paylaşılmak durumunda kalırdı ve malum bölgelerin temizliğini sağlamak için kullandığınız sopanın ucunda bir sünger bulunmaktaydı . Sünger asla temizlenmezdi ve orada bulunan herkesle bu süngeri paylaşırdınız.
                                                                  Antik tuvalet

Tuvaletler Düzenli Olarak Patlardı
Roma’da herhangi bir tuvalete girdiğinizde ölme ihtimaliniz çok yüksekti.
İlk sorun kanalizasyon sisteminde yaşayan canlıların(lağım faresi vs)insanlar işlerini hallederken tırmanıp onları ısırmasıydı. Bundan daha da kötüsü metan gazı birikmesiydi. Bu öyle bir hale gelirdi ki sizin altınızda tutuşur ve patlardı.

Tuvaletler o kadar tehlikeliydi ki insanlar hayatta kalmak için sihre başvururdu. Lavaboların duvarlarında tehlikeli yaratıkları uzak tutmaya yarayan büyüler yazılıydı. Hatta bazıları önceden hazırlanarak şans tanrıçası olan Fortuna’nın heykeliyle gelirdi ve içeri girmeden önce ona dua ederlerdi.
    
Çişin kakanın vergisi mi olur demeyin çünkü gerçekten de Roma'da vardı.

İdrar çömlekleri sonunda İmparator Vespasian tarafından vergilendirilmiş bu vergilendirme imparatora çömleklerin onun adıyla anılması olarak geri dönmüş. Yani işeme ve büyük hacet bile parayla olmuş. Parasını veren imparatorun üzerine büyük tuvaletini yapabiliyormuş sizin anlayacağınız üzere Yalnız imparator bokunun üstüne bok oluyor muydu orasını bilemiyoruz.
Evlerinde hacetlerini gideren Romalıların ise çömleklerini insulaların (Çok katlı apartman tipi konutlar) 3 ya da 4. katlarından aşağıda geçenleri umursamadan pencereden dışarı boşaltması ise başlı başına bir problemdi.

Yoldan geçerken üzerlerine çiş-kaka dökülenleri korumak için kanunlar bile oluşturulmuştu. Üzerine pislik dökülen zavallı mağdurun tüm zararı döken tarafından karşılanır, yaralandıysa sağlık masrafları yaralanmadıysa da giyecek temin masrafları döken tarafından ödenirdi.

Ama bu kanuna rağmen yine de evdeki pisliği boşaltmanın en basit yolu onu Roma sokaklarına dökmekti. Böylelikle muhteşem Roma tekniği ve şehirciliği sayesinde yol kenarlarındaki hendeklerden bu pislikler toplanıp başka bir yere gidebilirdi.

Bazı insulalardan direkt olarak bu hendeklere bağlananlar da vardı. Bu hendeklerde birikenler ise çiftçilere  ve tarım işçilerine doğal gübre olurdu.
Evinde özel tuvalet sistemi olmayan Romalıların ikinci seçeneği ise toplu tuvaletlerdi.

Antik Roma tuvaletleri ortasında birkaç metre arayla birer delik bulunan uzun taşlardan oluşuyordu. Yani insanlar yan yana oturup tuvaletlerini yapıyorlardı .Bu umumi tuvaletlere de Latrine ismi veriliyordu.

Deliklerin hemen yanında bir çubuğun ucuna takılı süngerler bulunurdu. Tahmin edebileceğiniz gibi Romalılar tuvalet kağıdı kullanmıyorlardı.(çinliler icat etmiştir) Onun yerine bu ucunda sünger bulunan çubuklar kullanılıyordu. Bu temizlikten hoşnut kalmayan Romalılar çubuğu hemen yanıbaşındaki suya daldırıp biraz daha temizlerlerdi. İşi biten Romalı çubuğu ve temizliği yaptığı süngeri aşağıda akan suya gelecek şekilde yerleştirir, temizlik aparatını bir sonraki Romalı'ya bu şekilde bırakırdı. 

Bazı antik tuvaletlerde aynı anda yüz kişi tuvaletini yapabilmekteydi

Ve tuvaletler her yaşa ve cinsiyete açıktı. Düşünün kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk tüm Romalılar aynı yerde aynı anda yan yana tuvalet yapıyor.
Sıçarken iş konuşan ya da dedikodu yapan insanlar hayal edin.

Evinde özel tuvaleti olan Romalılar bu herkese açık alanlarda pek bulunmasalar bile bazı Romalı üst düzey bürokrat kesimin halkın nabzını yoklamak için ya da politik bazı faaliyetler için bu tuvaletlere gittiği ve tuvalet sohbetlerine katıldığı bilinmektedir. Yani tuvaletler büyük bir sosyal ağ oluşumu.

Gündelik dedikoduları duymak, bir arkadaşla buluşup konuşmak ya da basitçe iş konuşmak için bu tuvaletler çok iyi mekanlardı. 

İşte sıçarken sosyalleşebilmek böyle bir şey... Kim bilir ne aşk hikayeleri geçmiştir bu tuvaletlerde. Yanyana sıçarken birbirlerini görüp aşık olan bir çift. Bizce yüz yıllarca konuşulması gereken akla zarar bir hikaye...


Gladyatör Kanı İlaç Olarak Kullanılırdı

Roma’da tıp bilimi de ilginçliklerden nasibini almıştı.

Bazı Romalı yazarlar yazdıklarından insanların ölü gladyatörlerin kanını topladığını ve ondan ilaç olarak gelir elde ettiğini anlıyoruz. Romalılar gladyatör kanının epilepsi(sara)hastalığını geçirme gücüne sahip olduğuna inanır ve onu ilaç niyetine içerlerdi. Tabii bu, medeni bir yaklaşımdı. Diğerleri gladyatörlerin karaciğerini alır ve onu çiğ olarak yerdi.(!)

Bu durum o kadar yaygın bir hal almıştı ki Roma’da gladyatör dövüşleri yasaklandığında insanlar kafası kesilmiş mahkûmların kanını içerek tedavilerini devam ettirirdi. Garip bir biçimde bazı Romalı doktorlar bu tedavinin gerçekten de işe yaradığını yazmıştı. İnsan kanı içenlerin epilepsi krizlerinin geçtiğini gördüklerini bile iddiada bulundular

6- Kadınlar, Gladyatörlerin Ölü Hücrelerini Kendi Yüzlerine Sürerdi


Kaybeden gladyatörler epilepsinin tedavisi olurken kazananlar ise afrodizyak olarak kullanılırdı. O zamanlar Roma’da sabun kolay bulunan bir şey değildi ve bu yüzden sporcular vücutlarını yağa bulayarak ve strigil adı verilen bir alet yardımıyla ölü vücut hücrelerini kazıyarak kendilerini temizlerdi.

Gladyatör değilseniz ölü hücrelerinizin pek de bir değeri yoktu. Terleri ve derilerinden kazınanlar özel bir şişeye konur ve kadınlara afrodizyak iddiası ile satılırdı. Bu  çoğunlukla yüz kremi olarak kullanılırdı. Kadınlar, kremi bütün yüzlerine düzenli olarak sürer ve gladyatörlerin ölü deri hücrelerinin onları erkeklere karşı konulmaz yapacağına inanırlardı.

 Pompeii Müstehcen Sanatla Doluydu

Pompeii’yi yeryüzünden ve haritadan silen volkanik patlama bu şehrin arkeologlar için muhteşem bir şekilde korunmasını sağladı. Arkeologlar ilk incelemeleri sırasında o kadar çok müstehcen şeyle karşılaştılar ki onları halktan sakladılar.

Pompeii, baştan aşağı müstehcen sanat yapıtlarıyla doluydu bu yüzden kimse görmeden önce yüzyıllarca bunları gizli bir odaya kilitlediler. Bütün şehir görüp görebileceğiniz en çılgın erotik içerikli sanat eserleriyle doluydu. Örneğin;  bir keçiye tecavüz eden  Pan heykeli.

Üstüne üstlük şehir hayat kadınlarıyla doluydu. Bugün Pompeii şehrinde gezindiğinizde Romalıların her günü doyasıya eğlence içinde yaşadıklarını gösteren şeylerle karşılaşabilirsiniz: Yolun üzerine kazınmış ve en yakın geneleve yolu gösteren penis.

Tehlikeli Yerlerde İyi Şans Getirsin Diye Penis Çizimleri Bulunurdu

Penis figürü Roma’da oldukça yaygındı. Romalılar, bizim gibi erkeklere karşı çekingen değillerdi. Aksine insanlar onları gururla sergilerdi. Bazen, onları boyunlarında kolye olarak taşıdıkları bile olurdu.

Bakırdan yapılmış penis kolyeleriyle etrafta gezinmek Romalı erkeklerin yaygın bir moda seçeneğiydi. Bu, onlar için iyi görünmekten çok daha fazlasıydı. Roma döneminden kalan belgelere ve inanışlara göre bu kolyeler, onları giyen insanlara tehlikenin gelmesini engellerdi.

Tabii sadece bununla kalmadılar. İyi şans getiren penisler aynı zamanda gezginleri güvende tutmak için tehlikeli alanlara çizilmekteydi. Keskin virajlarda ve her an çökecekmiş gibi duran köprülerde de geçenlere iyi şansa getirsin diye penis çizim figürleri vardı

Romalılar Tarihteki İlk Popo Gösterme Gösterisini Gerçekleştirmiştir

Yanlış duymadınız,Roma, tarihteki ilk popo gösterme gösterisine ev sahipliği yapmıştır. Yahudi bir papaz olan Flavius Josephus, Kudüs’teki bir ayaklanmayı anlatırken popo göstermenin ilk tasvirini yapan  kişidir.

Hamursuz Bayramı (Yahudi Bayramı) sırasında Romalı askerler, insanların ayaklanma yapma ihtimaline karşılık Kudüs’ün dışına konumlandırılmıştı. Amaçları barışı sürdürmekti ama bir asker bundan daha fazlasını yaptı. Josephus’un kendi sözleriyle anlatacak olursak asker “giysilerinin arkasını kaldırdı, yüzünü başka tarafa çevirdi,utanmaz bir şekilde yere çömeldi ve insanların tanrılarına adakta bulunduğu yerde iğrenç kokan bir koku saldı.”

Yahudiler inanılmaz derecede sinirlenmişti. İlk olarak askerin cezalandırılmasını istediler ve sonra Romalı askerler de taş fırlatmaya başladılar. Kısa süre içinde Kudüs’te büyük bir ayaklanma başladı ve binlerce yıl yaşayacak olan bir gelenek doğmuş oldu.

Romalılar Yemeye Devam Edebilmek İçin Kusarlardı 

Romalılar aşırılığı yepyeni derecelere taşımıştır. Seneca’ya göre ziyafette Romalılar patlayıncaya kadar yerlerdi ve daha sonra yemeye devam edebilmek için de kusarlardı.

Bazı insanlar, yakınlarında tuttukları kâselere kusarlardı ama diğerleri bu kadar resmi durumlarla uğraşmazdı. Bazı evlerde insan yere kusar ve sonra hiçbir şey olmamış gibi yemeye devam ederdi.

Asıl üzülmeniz gereken bu insanlar değil yaptıkları şeyler iç kaldıran şeyler olan kölelerdi. Gelin Seneca’ya kulak verelim: “Bir ziyafette arkamıza yaslandığımızda bir köle, tükürükleri temizlerken masanın altındaki bir diğeri ise sarhoşların kusmuk artıklarını toplardı.”

 Arabacılar Keçi Gübresinden Yapılma Enerji İçeceği İçerdi

Romalılar zamanında yara bantları yoktu bu yüzden de yaralarını sarmanın başka bir yolunu buldular. Yaşlı Plinus’ a göre Roma’da insanlar, yaralarını gübre ile sarardı. Plinius, en iyi keçi gübresinin bahar aylarında toplandığını ve kurumuş ama taze gübrenin ise “acil bir durumda” işe yaradığını yazmıştır.

Bu belki de çekici gelebilir ama Romalıların keçi gübresini kullandıkları en kötü yol bu değildi. Arabacılar onu bir nevi enerji içeceği olarak tüketirdi. Keçi gübresini ya sirke içinde kaynatırlardı ya da toz haline getirip içeceklerinin içine karıştırırlardı. Yorgun olduklarında enerji versin diye bu karışımı içerlerdi.

Bu, fakir birinin kullandığı bir metod değildi. Plinius’a göre İmparator Nero’nun kendisinden başka keçi gübresini içmekten bu kadar hoşlanan biri yoktu.

Comments