Moğolistan Duhaları (Tsaatanlar)

Moğolistan Duhaları (Tsaatanlar)

Tsaatanlarla tanışın! 
Esasen Tuva Cumhuriyetinin Toju (Тожу кожуун) ilinde yaşayan Ak Todu, Soyon Kırgız, Hanaçı, Maat, Balıkçı ve Hular boylarının karışımıdır.[7][8] Kendi adları olan Duha/Tuha kelimesi Tuga/Tuha, Tuva/Tıva, Tofa ve Tuba adlarıyla kökteştir. Tabgaçlar için kullanılan Toba (Çince 拓跋 Tuòbá) adıyla ilgili olduğu sanılıyor ve kimilerine göre Tuvalar bir dönem Çin'i yöneten Tobaların torunlarıdır[9].

Diğer adları olarak Hövsgöl Uygurları (Moğolca Хөвсгөлийн Уигар) ya da Hövsgöl Uryanhayları (Moğolca Хөвсгөлийн Урианхай) biçimleri de kullanılır. Yörede yaşayan Moğol kabilesi Darhadlar Duhaları "Uygur" (Уигар) olarak da isimlendirilirler. Moğolistan'da resmi olarak Tsaatan (Цаатан) adı kullanılır ve bu ad Moğolca «ren geyiği» anlamındaki цаа tsaa (ya da цаа буга tsaa buga) ile aitlik bildiren -тан -tan ekiyle kuruludur. Moğolcada bazen Уигар Цаатан [Uigar Tsaatan] ya da Цаатан Уигар [Tsaatan Uigar] adları da kullanılır.

Erken tarihte Soyot-Uryanhaylar (Rusça Сойоты-урянхайцы) ya da Tayga sakinleri (Moğolca Тэйгин Ирджед) adları da kullanılmıştırmoğolistan,Khövsgöl Aimag'ın kuzay tarafında yaşayan dünyanın son göçebe gruplarından birisidir.Meslekleri ise eşsiz ve ilginç,geyik çobanlığı..Bu yüzden Tsaatan'ların en önemli simgelerinden biri de geyik.
Bu konar-göçer halk Rusya'nın özerk cumhuriyetlerinden biri olan Tuva'ya mensup.her ne kadar devlet politikasıyla yok edilmeye çalışılsalar da geleneksel özelliklerini korumaya devam ediyorlar.Dukhalar ren geyiği yetiştiriyor ve Türkçe ile aynı aileden gelen bir dili konuşuyor.
Rengeyiklerini Sayan Dağları’nın yüksek vadilerine bırakan avcı derleyici Dukha Türklerinin bir bölümü, Akgöl köyünde yerleşik yaşama uyum sağlamaya çalışıyor.
Atlas Dergisi bir ara onlar hakkında geniş çapta bahsetmişti..“Kayıp Türkler”başlığı ile. Bu başlığı gören insan ister istemez şöyle düşünüyor. Bir grup Türk kayıptı ve bulundu gibi. Oysaki doğru yazılışı “Duha” olan ancak Atlas dergisi tarafından “Dukha” olarak verilen bu Türk boyu hakkında daha önce yapılan birçok araştırma mevcuttu.

Batılı dillerce Dukha, kendilerince Duha, Moğollarca Tsaatan diye adlandırılır bu halk.

Duhaların bir kısmı ise Akgöl’de bir köyde Moğolistan’ın bir başka etnik grubu olan Darhatlarla birlikte yerleşik bir hayat sürdürüyorlar. Köyde de, taygada olduğu gibi çadırlarındaki ateşi kutsal sayıyorlar ve yaşadıkları sorunlar için şamanlardan yardım alıyorlarmış. Moğolistan’da parlamenter sistemden önce Sovyet tipi sosyalist rejim idaresindeyken devlet kontrolü altında yaşamışlar ve “kolektifleştirme” adına Ren geyiklerine el konulmuş. Oysa geleneksel Duha yaşamında kolektif kültür, binlerce yıl öncesine dayanıyor. Köyde yapılan hayvancılık daha kolay olmasına rağmen yaşlı çiftin bile taygaya hala dönme niyetinde olduklarını; fakat rahatsız oldukları için köye zorunlu olarak yerleştikleri mülakatta belirtilen diğer bilgiler arasında… Kimileri ise taygada yapılan Ren geyiği avcılığının çok zor olmasına rağmen iki üç günlük uzaklıktaki obalara dayanamayarak göç ediyorlar. Yemek kültürlerinde çok fazla çeşitlilik göze çarpmıyor. Yaşlı Ren geyiği etleri kurutulur ya da suda saklanırmış. Sabahları çaya süt karıştırarak içilip yanında ekmek yeniyormuş… Gün boyunca çocuklar dışarıda oynuyormuş. Oba hep cıvıl cıvıl… Köyün ise hep sessiz olduğunu günlerin bir türlü geçmediğinden şikayet ediyorlarmış. 

Nüfusu:
Yaklaşık 44 aile ve 200-400 kişilik nüfusa sahiptirler ve soyları ve dilleri büyük ölçüde tehlike altındadır. [4] Tsagaannuur sumunda (Цагааннуур сум) 269 kişi bulunur[12]. Moğolistandaki nüfusları 2000 yılında 303 kişi iken 2010 sayımında bu rakam 282 kişidir[1].

Dilleri:
Duhaların dilleri Duhaca (Tuʰha sös , SIL International dkh[13], MultiTree 1hv[14]), Sayan dilleri grubundan Tuvacanın ayrıksı bir lehçesidir ve hızla soyu tükenmektedir. Doğu Tuvacası konuşan Toju Tuvaları ile Tofaların lehçesine daha yakındır. Günümüzde Moğolca ile karışık kullanılmaktadır.

UNESCO'ya göre dilleri Buryatya'daki Soyotların dili içinde değerlendirilir ve kültürleriyle birlikte yok olma tehlikesindedir. Rusçada Soyot-Tsatan dili (ru:Сойотско-цатанский язык) adı altında ele alınır ve iki lehçesinden biri Buryatya'daki Soyotların (сойыт тыл Soyıt tıl) diğeri ise Moğolistan'daki Duhaların (тyъha тыл Tuha tıl) şivesidir.

Dinleri:

Günümüzde Duhaların dini, Moğollar gibi Budizm değil, Tengriciliktir. 















Bülent GÜL Dr, Hacettepe Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.

Moğolistan, Türk tarihi ve kültürü açısından çok önemli ülkelerden birisidir. Tarihî Türk devletlerinin bu coğrafyada kurulmuş olması; Türk dili ve kültürüne ait yazıt, heykel, kaya resimleri gibi kültürel unsurların burada bulunmasının yanı sıra, Türk ve Moğol tarihi, kültürel ve lisani akrabalık bağları ve aynı tarihî coğrafyayı paylaşmamız gibi sebepler, Moğolistan’ı bizim için çok önemli bir bilimsel araştırma sahası konumuna taşımaktadır. Ayrıca, bugün yine bu topraklarda yaşayan Türk kökenli toplulukların da hâlâ eski kültürel yaşamlarını sürdürüyor olmaları, eski Türk yaşamını araştırmaya çalışanlar için de yine büyük bir fırsat yaratmaktadır. Moğolistan’da Kazaklar, Tsengel Tuvaları, Hotonlar ve Duhalar gibi Türk kökenli topluluklar yaşamaktadır. Müslüman Kazaklar, Türk toplulukları içinde nüfus yönünden en kalabalık grubu oluşturur. Müslüman Hotonlar ise, artık kendi dillerini unutmuşlar ve Moğollaşmışlardır. Moğollar, onları, günümüzde Moğollaşmış Müslüman Uygurlar diye kabul etmektedir. Tsengel Tuvaları ve Duhalar ise kadim Türk yaşamını sürdürmektedirler.

Moğolistan’ın kuzeyinde dağlık bölgelerde yaşamlarını sürdüren Duhalar, bu bildirinin konusunu teşkil etmektedir1. Çok küçük bir topluluk olan Duhalar ile ilgili araştırmalar çok azdır . Maalesef, Duhalar, Türkiye’de pek tanınmamaktadır . Duhalar ile ilgili, kaynaklarda da tam bir bilgi birliği görülmez. Onları, Tuva/Türk, Uygur, Samoyed kökenli gören muhtelif görüşler ileri sürülür. Ancak, dilleri incelendiğinde, onların Türk/Tuva kökenli oldukları rahatlıkla söylenebilir. Bu küçük kadimî halkın kendilerine Duha adını vermeleri ve kendilerini diğer boylardan ayırmaları da ilginçtir. Moğol kaynaklarında onların diğer Tuva boylarıyla, yani Urianhaylar ile de karıştırıldığı görülmektedir. Bu karışıklıkların olmasındaki en büyük sebep, bu bölgede yaşayan halklar için verilen adlandırmadan kaynaklanmaktadır. Bilindiği üzere özellikle Tuva bölgesinde yaşayan Tuva Türkleri için genel ad olarak Soyot adı kullanılırken; Rusların bu bölgeyi işgalinden sonra bu bölge için Tıva/Tuva adının kullanmasından sonra da Tuva adının yaygınlaştığını görüyoruz. Duhaların, Darhatların yaşadığı bugünkü Kuzey Moğolistan bölgesine bazı kaynaklarda ve Genel Ağ (İnternet) sitelerinde Sayan bölgesi adının verilmesi de bu sebeptendir. Tuva/Moğolistan sınırının da yer aldığı bu bölge, dağlık bir bölgedir. Bu bölgede yaşayan halkların birbirinden ayrılmasının coğrafi sebepleri olmasının yanı sıra Tuva bölgesinin Ruslar tarafından işgalinden sonra özellikle Moğolistan’ın Tuva ile sınır olduğu bugünkü Kuzey Moğolistan bölgesinde de karışıklıkların olmuş olması gibi sebepler, Tuvaların da birbirlerinden ayrılmalarına
sebep olmuştu. Bu nedenle hem Tuva Özerk Cumhuriyeti’nde hem de Moğolistan’ın bu bölgesinde Tuva boyları birbirlerinden ayrı şekilde yaşamaya başlamışlardı. Sayan, Kızhı adı verilen bu Tuva boylarına bazen Moğolların yine Tsaatan yani Duha adını verdikleri de bilinmektedir. Hatta Altay bölgesindeki Urianhaylara Altay Urianhay adı verilirken, bizim de bilgi vermeye çalıştığımız Duhalara da Moğolların Urianhay Tsaatan adını verdiklerini ve bunları Urianhay olarak düşündüklerini de görüyoruz. Görüldüğü gibi, Tuvaların bu boyları ile Duhalar birbirine karışmaktadır. Sadece Duhalar ile ilgili yapılacak saha araştırmaları bile bu durumu açıklamak için yetersiz kalacaktır. Dil araştırmalarının da tam bir bilgi vermesi zor görünmektedir. Çünkü, Urianhayların dili ile Duha/Tsatanların dili için de Uygar yani Uygur dili adı verildiği bilinmektedir. Aslında burada yapılması gereken en önemli iş, Urianhay, Darhat ve Duhaların konuştukları dil ile Tuva ve Tofa Türkçelerinin karşılaştırılması olacaktır. Çünkü, özellikle Şagdarsüren’in derlemiş olduğu Duha dil malzemesi incelendiğinde Eski Türkçe sözvarlığının ve morfolojik özelliklerinin yaşadığı görülmektedir {4}. Ancak, bildirimizdeki amaç bir dil araştırması değil, bilakis dillerinde Eski Türkçe unsurların yaşadığı ve kendilerine Duha adını veren bir boyun hem nüfus hem de dil olarak tehlike içinde olduğunu bildirmek ve bu boy üzerine araştırmacıların dikkatini çekmektir. Bu boyların dillerinin ve kültürlerinin ortaya konulabilmesi için Duhaların yanı sıra Altay Urianhayları ile birlikte Sayan ve Kızhı adları verilen diğer Tuva boylarının da araştırılması ve karşılaştırılması gerekmektedir. Bu boylar arasında benzerliklerin olması muhtemeldir; ancak, boylar arasında çeşitli farklılıkların da olduğu ve bazen bu durumun boylar arasında çeşitli itilafl ara da yol açtığı bilinmektedir. Kaynaklarda, Duhaların, Urianhay ve Darhadlara karşı, kendilerini Duha (Tsaatan) olarak tanıtmadıkları; çünkü, bu boyların Duhaları tuhaf ve kültürsüz insanlar olarak tanımladıkları belirtilir. Gerçek olan şudur ki, Duhalar, kadim yaşayışları, Tofalar gibi geyiği evcilleştirmeleri, yılda yedi sekiz defa yer değiştirerek yaşamlarını sürdürmeleri; Şamanist yaşama sahip olmaları ile Moğolistan’da bulunan diğer Türk topluluklarından ayrı yaşamları olan bir topluluktur.
                                            Çum adı verilen Sibirya-Türk çadırı

Kaynaklarda onların kökeni ile ilgili olarak Çin yıllıklarında geçen tu-po, yani dubo adına dikkat çekildiği, dolayısıyla da Tuvalara bağlandıkları görülür. Çin yıllıklarından Tang Devleti’ne ait (MÖ 618-907) belgelerde geçen tu-po, yani dubo adının Tuvaları gösterdiğini belirten Şagdarsüren, aynı zamanda, V. Radloff, İ. G. Georgi ve A. Castren gibi bilim adamlarının Duhaların kökenini Samoyedlere bağladıklarını da belirtir (bk. Şagdarsüren 1974: 74). Ancak, tu-po, dubo, tuba, tuva adları ile duxa adının bağlantısını çözmek kolay değildir. Duhalar ile ilgili olarak Prof. Dr. Dursun Yıldırım’a ilk bilgileri verdiğimde hemen, o, Dede Korkud Hikâyelerinde geçen Duha Koca Oğlu Deli Dumrul adındaki Duha adı ile bu kadim yaşayışı sürdüren kadim kavim arasında bir ilişki olabileceğini ileri sürmüştü. Duha adının araştırılması gerekmektedir.

Duhalar, bilim dünyasında ren geyiği yetiştirmelerinden dolayı, daha çok
Moğolların vermiş olduğu Tsaatan (geyik çobanları) adıyla tanınmaktadırlar. Tsaa kelimesi Moğolcada “geyik” anlamına gelir ve sondaki –tan eki de aitlik, iyelik bildiren bir ektir. Ancak, onların bu adı kullanmadıklarını, bunun yerine Duha adını kullandıklarını biliyoruz. Ts. Şagdarsüren, çalışmasında “Onlar kendilerine duha adını vermekte ve Tuvaları kendilerinin bir parçası olarak kabul etmektedirler. Darhadlar ise onları Uygur olarak, dillerini de Uygur dili olarak kabul ederler” demektedir (Şagdarsüren 1974: 74).

Duhaların kökeni ve Duha adı üzerinde daha çok çalışılması gerektiğini, yapılan
çalışmalardaki karışıklıklardan anlayabiliyoruz. Duhalar ile ilgili saha çalışmalarından elde edilen bilgilerin, Urianhaylar, Darhadlar, Sayanlar gibi diğer Tuva toplulukları ile de karşılaştırılması ve gerçekten Tuvalardan ayrılan bir Duha boyunun olup olmadığının ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bu konu, ileride yapılacak saha çalışmalarına bağlı olduğu için, şimdilik, burada bu mevcut bilgiyle yetinip Duhaları tanıtmaya çalışacağız {5}.

Çok zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan Duhaların geleceği de tehlike altındadır. Çeşitli kaynaklarda Duhaların nüfusu, 200 ile 400 kişi arasında gösterilmektedir {6}. Bu nedenle de, Duhaların bu yaşam şartlarında bu kadar nüfus ile kendilerini ve kültürlerini korumaları zor görünmektedir. Bu bildiride, konu olarak Duhaların seçilmiş olması, işte bu sebeptendir. Bir an önce Duhalar ile ilgili araştırmaların arttırılması gerekmektedir.

Moğolistan’ın kuzey bölgesindeki Xövsgöl aymağının Ulaan-uul ve
Rinçenlxümbe kasabalarında yaşayan Duhalar, Kuzey Moğolistan’ın bu dağlık bölgelerinde evcilleştirdikleri geyikler ile yaşamlarını sürdürmektedirler.
Moğollar daha çok, koyun, keçi, at, deve gibi evcil hayvanlar üzerine bir yaşam
tarzı kurmuşlarken; Duhaların sadece geyik üzerine bir yaşam tarzı kurdukları
görülür. Geyiklerin sütünden faydalandıkları bilinen Duhalar, geyik etini
yememektedirler. Bunun sebebi tam olarak bilinmiyorsa da geyik soyunun
azalmış olmasından dolayı bir çözüm yoluna gitmiş olabilirler. Çünkü, her ne
kadar son yıllarda geyikler için özellikle Moğol ve Batılılar tarafından çeşitli
organizasyonlar kurulmuş olsa da geyik sayısının bu bölgede çok azaldığı
bilinmektedir. Geyik sayısında bir artış sağlanamaz ise, bu durum, Duhaların
yaşam tarzlarını kaybetmelerine yol açacaktır. Son dönemde, Duhalı gençlerin
para kazanmak amacıyla başka bölgelere göç ettikleri, özellikle balıkçılıkla
uğraştıkları söylenmektedir. Bu durum, gençlerin kendi yaşam tarzlarından
uzaklaşmalarına ve özellikle, dillerini kaybetmelerine yol açacaktır.

Çok zor yaşam şartları içinde varlıklarını sürdürmeye çalışan Duhaların kendi içlerinde de birçok boya ayrıldığını görüyoruz. Onların Moğolistan’a yerleşimleri de ilginçtir. Bu konuda Ts. Şagdarsüren, Duhalar ile ilgili şu önemli bilgileri vermektedir:
“Duhalar, kendi içlerinde kullandıkları diyalektler ile ayrılırlar. Bu ayırımı, o bölge asıllı olmaları veya köklerinin dayandığı (özellikle Dzögöd aşireti) Tuva’daki Ter Gölü bölgesinden (Kırmızı Taiga sıra dağlarının öbür tarafındaki) ve Todj’dan getirdikleri özellikler belirler. İlk iki grup genelde Ulaan-Uul kasabasında, üçüncü grup ise, Khövsögöl bölgesi Rencinlxümbe kasabasındaki Beyaz Göl’de yerleşmiştir. Dolayısıyla bu bölgelerde, Ulaan-Uul ve Nuun Duhası konuşulmaktadır. Nuun Duhası daha yumuşak seslendirilmesi ve kullanılan bazı sözcükler nedeniyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Rencinlxümbe’ye yerleşen Duhalar Todj’dan ve Gurvan Belcir’den 1910’larda gelirler. Ter Gölü bölgesinden gelen Duhaların bölgeye yerleşmesi daha geç, 1950’lerde olur. Burada söz konusu olanlar, birçoğu sonraları Tuva’ya dönen Baligsi, Sajon ve Dzood boyları mensuplarıdır.” (Chagdarsürüng 2004: 149).
Yine Şagdarsüren’in belirttiğine göre Duhalar, kendi içlerinde de çeşitli
oymaklara ayrılırlar. Bunlar şunlardır (Şagdarsüren 1974: 74):
1. Kara, Sarı Balagsi’ler yani balıkçılar
2. Dodad
3. Beyaz, Kara dzōd
4. Salidzag
5. Kara, Sarı Soyon’lar
6. Torgalar veya ağaçkakanlar (tonşuuluud)
7. Urad
8. Kara, Beyaz, Sarı Hūlar yani kuğular
9. Erhud

Badamxatan ise, Duha oymakları ile ilgili 11 oymağın adını verir: Xuular,
Urud, Sors, Dargalan, Kaştag, Balgaş (balıkçı), Demjee, Dodot, Soyon, Zoot
(jogd), Xerdeg” (Badamxatan 1962: 270-273).

Duhaların dinî yaşamlarında eski Türk inanışlarının izlerini bulmak
mümkündür. Duhalar ile ilgili yapılan çalışmalarda onların Şamanist bir yaşam
tarzına sahip oldukları kabul edildiği için, biz de burada onların dinî yaşamını
adlandırırken Şamanizm terimini kullanacağız. Duha Şamanizmi’nde eski
Türklerde olduğu üzere, göğe, güneşe, aya, yıldıza, dünyaya, atalara ve onlar için
yapılmış sunaklara saygı göstermek büyük önem taşımaktadır.

Duhalar, Şaman’a xam adını, yani Türklerdeki “kam” adını verirler. Erkek
Şaman’a dzāran; bayan Şaman’a ise, Moğollarda da olduğu üzere, udagān adı
verilmektedir.

Duha Şamanizmi’ne göre eski dönemlerde ak ve kara yön ruhları {7} vardır. Ak
yön ruhları şunlardır:
1.Kişisel tengri, yani ērān. Moğolcası ongon “ruh”.
2. Kazanç, ava uğurlu gelen silah tengri, yani eg bū. Moğolcası, sain buu “iyi
silah”.
3. En iyi dost olan avcı köpek tengri, yani eg it. Moğolcası, sain noxoi “iyi köpek”.
4. Hastalıksız sağ sağlam, kazanç doluluğu temsil eden tegşe ērān, yani tam ruh.
5. Çok akrabalık ve dostluk için uyumlu olmasını sağlayan dzon dēr, yani zon
tengri.

Duhalarda, yukarıdaki ak ruhlara gündüz vakti tapınılır. Güneş batımından
sonra ise, aşağıdaki kara yön ruhlarına tapınılır. Bu tapınılan kara yön ruhları ise şunlardır:
1. gara eran, yani kara ruh.
2. gara dzalama, yani kara kuşak/kumaş (Şagdarsüren 1974: 79-80).
Şamanizm anlayışına göre Duhalarda, Şamanlar, toprak, iyi ve kötü yön
sahipleri ve ruhları ile buluşurken şaman davulunu yanında taşır ve davul
tokmağını kırbaç ya da rehber olarak kullanıp görüşme yaparlar. Duha Şamanı,
ayin yaparken davuluna “kahverengimsi” (at) adını verir:
Galtār dorūm munab algāş
Gastāl derab olarār men
Erke dorum munab algāş
Estāl derab olarār men {8} (bk. Şagdarsüren 1974: 80)

“Kahverengimsime binerek
Hızlıca dörtnala gidiyorum
Eski esmerime binerek
Rüzgâr esirterek dörtnala gidiyorum.” diyerek büyü yaparlar.

Bu yüzden, Şaman olmak isteyenler, önce “Şaman davulu canlandırma”
töreni yaparlar. Bu törenin nedeni ise, aracını güvenilir kılmak ve buyruğunda
tutmak için yapılan bir alıştırma âdeti olmasıdır. Davulunu taşıyarak ruhuna
kavuşma âdeti, hem Samoyed ve hem de Türk Şamanizmi’nde mevcuttur. Moğol
Şamanizmi’nde ise, önce Şaman ruhuna kavuşur ve bundan sonra, davulunu
taşıyarak üç evreni gezip dolaşır.

Duha Şamanizmi’nde ruhların köklerinin gökten; ayaklarının ise, toprak ve
sudan olduğu düşünülerek büyü yapılır ve o sırada, şöyle denir:
Dērdān ugdag
Tebā bulad xoşigālag
Xan dzayātşilāram
Ogtarxaydān ugdag
Orān lusdān xollag
Xan dzayātşilāram

Duha Şamanizmi’nde ruhların insan şeklini almış biçimde ve genelde, ayaklı
varlıklar olarak düşünülmesi Moğollardan farklıdır. Duha Şamanizmi’nde ruhun
çeşitleri vardır: erkeklerin av ruhu, bayan ruhu, davul ruhu ve köpek ruhu gibi.
Bunlardan sadece köpek ruhu ters tarafta; diğerleri ise, evin kuzeyinde yer alır.
Ruh sahipleri Şamanlara, yıldız ve gökkuşağı olarak görünürmüş. Duha Şamanları ava giderken kazanç istemek, çocuklarına iyi hayat dilemek, hastalık ve zulümden arındırmak gibi hayatı ilgilendiren bütün hususlarda büyü /ibadet yaparak bütün bu istekleri koruyucu ruha emanet ederler.

Duha Şamanizmi âdetine göre, kötü yön sahipleri, insanlara hiç görünmeyen
adza adında bir şeytan ile tasvir edilmektedir. Burada, sözü edilen adza,
Şaman’a karanlıkta köpek, duman, kuş kafalı hayvan ya da akan nehir olarak
görünürmüş. Şamanlar, kötü yön ruhlarını iki çeşit yöntemle basarlar. Bu yöntemler, Moğol Şamanizmi’ne benzemektedir. Bu yöntemlerden ilkinde Şamanlar, kötü yön sahiplerini korkutarak ve ateş ederek kovar; ikincisinde ise, kurban, ibadet ve sunak yaparak yani onları sakinleştirerek uzaklaştırır.
Duha Şamanizmi’nde de Moğol Şamanizmi’nde olduğu gibi, birbirine
küfrederek büyü yapma âdeti mevcuttur. Aşağıdaki örnekte bir tehdit sahnesi yer alır:
Dunnē xunen arāsanā
Buru gorgan inyas adānā
Xomar ogtag
Adzag desdag idigdag dudzār bis {9}

“Gün ve geceler arasında
Ters bakmış ağacın kenarında
Silah taşıyarak
Vahşi hayvana binip görüşeceğiz biz”
diyerek Şamanlar büyü yapmaktadır. Bu mücadelede, güç sahipleri birbirleriyle
savaştıktan sonra, köpeklerinin de birbirlerini ısırdıkları söylenmektedir (bk.
Şagdarsüren 1974: 80-81).

Duha Şamanlarının kurban olarak kutsal geyiği seçtikleri bilinmektedir.
Boyunlarına çeşitli renklerdeki dokuz kumaştan ve samur kürkten yapılmış
kurbanlık bağı bağlanmış geyik, adak olarak seçilir ve bu geyiğe kimse
binemez.
Şagdarsüren’in yaptığı araştırmalarda Duhaların ad verme gelenekleri ile ilgili az
da olsa kimi bilgilere yer verilmiştir. Ad verme gelenekleri ile ilgili olarak verilen iki örnekte, Türk ve Moğol ad verme gelenekleri içinde görülen “çocukların yaşamadığı durumlarda, onlara kötü/çirkin adların verilmesi” geleneği görülmektedir {10}.

Şagdarsüren, yaptığı derleme çalışmasında verdiği şiir örnekleri ile ilgili olarak da şu görüşü ileri sürer: “Moğol şiirinin karakteristiği olan aliterasyon veya mısra başı uyağı ile Türk şiirinin özelliği olan mısra sonu uyağı karıştırılarak kullanılan Duha Şaman dualarının şiirsel yapılarını incelemek ilginç olacaktır” (Chagdarsürüng 2004: 155). Evet, yukarıda da gösterilen bu şiirsel dua metinlerinde başta görülen uyak çeşidi de uygulanmıştır. Aynı zamanda mısra sonunda da son uyak görülmektedir. Ancak, Şagdarsüren’in baş uyak’ı Moğol şiirinin özel yapısı olarak göstermesi yanlıştır. Çünkü, baş uyak “Altay Uyak”ı olarak da bilinir ve Altay halklarının ortak bir yapısıdır. Eski Türk atasözleri ve şiirlerinde de baş uyak/Altay uyak’ı görülmektedir. Bu nedenle Duha Şaman şiirlerinin yapısını Türkçenin şiir yapısından farklı göstermenin doğru bir yaklaşım kabul edilmesi mümkün görülmemektedir.

Nüfusları tehlike altında olan Duhaların, aynı zamanda dilleri ve kültürleri
de tehlike altındadır. Dillerinde her geçen gün Moğolcanın etkisi artmaktadır.
Aynı şekilde Şagdarsüren’in derlemiş olduğu “Anşi ol” masalındaki gibi, Budist
unsurlar da bu dile girmektedir. Bu metinler okunduğunda, Duhaların kesinlikle
Türkçe konuştukları anlaşılmaktadır. Bir an önce araştırmaların arttırılması ve
nesli tehlike altında bulunan Duha Türk halkının bugün sahip olduğu bu kültürün araştırılarak kayıt altına alınması, Türk kültür mirası açısından bir zorunluluktur.






DİPNOTLAR

{2} Duhaların yaşadığı topraklarda yani Moğolistan’da da yapılan çalışmalar maalesef çok azdır. Duhalar ile ilgili önemli çalışmalara imza atan kişi S. Badamhatan’dır. Onun şu çalışmaları çok önemlidir: “Hövsgöl aimgiin tsaatan (urianhai) ardın garlın asuudald”, Şincleh uhaan, 1960, No: 1, 30-35.; Hövsgöliin tsaatan ardın ac baidlın toim, Ulaanbaatar, 1962; “Tuva Tsaatan”, Mongol ulsın ugsaatnı züi, 3. c., Ulaanbaatar, 1996, 269-299. Ts. Şagdarsüren’in 1974 yılında yayımladığı “Mongolın Tsaatan Böögiin Tuhai”, Studia Folclorica (Aman zohiol sudlal), c. VIII, fas. 6, Ulaanbaatar, 74-93. adlı makale de Duhalara ait folklor malzemesinin verilmesi açısından çok önemlidir. Türkolog L. Bold’un (1982). (1984). “Uigar urianhain ardın aman yaruu nairgiin şüleg holboh yösnoos”, Studia Folclorica (Aman zohiol sudlal), c. XIII, Fas. 7, Ulaanbaatar, 120-127. adlı makalesi de Duhaların dili ile Eski Uygur Türkçesi arasında bağlantı kurulması açısından ilginçtir.

{3} Duhalar ile ilgili olarak Türkiye’de bilgi veren ilk çalışma, bizim Moğolistan’dan getirdiğimiz Ts. Şagdarsüren’in “Mongolın Tsaatan Böögiin Tuxai”, Aman Zoxiol Sudlal / Studia Folclorica, Tomus VIII, Fasc. 6,Ulaanbatar, 1974: 74-93. adlı uzun makalesinin Marie-Dominique Evem tarafından Fransızcaya kısaltılarak “Quelques aspects du chamanisme des Doukhas (Tsaatanes) de Mongolie” başlığıyla çevrilen makalesinin Türkçe çevirisidir. Bu Fransızca makale öneminden dolayı Prof. Dr. Dursun Yıldırım ve bizim isteğimiz üzere Prof. Dr. Sibel Bozbeyoğlu tarafından Türkçeye çevrilmiş ve “Moğolistan Duhalarının Şamanizmi” adı ile Türkbilig dergisinin 2004/7 sayısında yayımlanmıştır. Ayrıca, burada şunu da belirtmek isterim ki, I. Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu’nda (HÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü 25-26 Mayıs 2006, Ankara) sunduğum “Moğolistan’da Türkolojinin Gelişimi ve Moğolistan’da Yapılması Gerekli Türkoloji Çalışmaları Üzerine” adlı bildiride de Duhaların önemine dikkat çekmiş ve bunlar ile ilgili bir projemizin olduğunu bildirmiştim.

{4} Türkçenin sınıflandırılması denemeleri bilindiği üzere çeşitli zamanlarda, çeşitli yöntemlerde birçok araştırmacı tarafından yapılmıştır. Bu sınıfl andırma denemelerinde her ne kadar Duhaların dili Duha adıyla bir grubun içine konulmamış olsa da –ki, Duhaların dilini belki de ayrı bir gurubun içinde değerlendirmeye gerek de kalmayacaktır. Çünkü, elimizdeki malzemeye göre her ne kadar Eski Türkçe özelliklerin bugünkü Duha dilinde yaşıyor olsa da ayırıcı bir özellik de olmayabilir. Çünkü, Tuva ve Tofo Türkçeleri adı verilen Türk lehçelerinde de bu özellikler yaşamaktadır.- bazı sınıfl andırmalarda Soyot, Tofa, Urianhay Türkçeleri değerlendirme içine alınmıştır. Samoyloviç, “d-alt gurubu” olararak adlandırdığı bölümde “Eski dillerden Orhon Türkçesi ve Uygurca, bugünkü dillerden (Soyot ya da Urenhay), Karagas ve Salar diyalektleri” (Bkz. Tekin 2005: 367) şeklinde Soyot ve Urianhay dillerini Orhon ve Uygur Türkçeleri ile birlikte değerlendirir. Baskakov da “Uygur-Tukyu Alt Grubu” olarak adlandırdığı bölümde “Eskilerden Orhon yazıtlarının eski Oğuz dili (=Tukyu), Eski Uygur dili; yenilerden Tuva (=Urenhay, Soyot ya da Soyon), Karagas (Tofa)” (Bkz. Tekin 2005: 372) şeklinde Tuva ya da diğer adlarla Urianhay ve Soyot dillerini bu gruba sokar.

{5} Duhaların kültürel ve dinî yaşamı ile ilgili olarak Moğol bilim adamı Şagdarsüren’in yaptığı çalışma çok önemlidir. Burada da Duhaların kültürel ve dinî yaşamı ile ilgili bilgi verirken genel olarak bu çalışmadan faydalandığımızı da belirtmek isterim: Şagdarsüren, Ts. (1974). “Mongolın Tsaatan Böögiin Tuhai”, Studia Folclorica (Aman zohiol sudlal), c. VIII, fas. 6, Ulaanbaatar, 74-93. Bu makalenin kısaltılarak Fransızca yayımlanan değişik versiyonunun Türkçe tercümesi için bk.: Chagdarsürüng, Ts. (2004), “Moğolistan Duhalarının Şamanizmi”, (Çev. Sibel Bozbeyoğlu), Türkbilig, 2004/7, Ankara: 149-162.

{6} Duhalar için bk.: Ts. Şagdarsüren: “Mongolın Tsaatan Böögiin Tuxai”, Aman Zoxiol Sudlal / Studia Folclorica, Tomus VIII, Fasc. 6,Ulaanbatar, 1974: 74-93.
Moğolistan Duhaları (Tsaatanlar) 31 bölgelerinde evcilleştirdikleri geyikler ile yaşamlarını sürdürmektedirler. Moğollar daha çok, koyun, keçi, at, deve gibi evcil hayvanlar üzerine bir yaşam tarzı kurmuşlarken; Duhaların sadece geyik üzerine bir yaşam tarzı kurdukları görülür. Geyiklerin sütünden faydalandıkları bilinen Duhalar, geyik etini yememektedirler. Bunun sebebi tam olarak bilinmiyorsa da geyik soyunun azalmış olmasından dolayı bir çözüm yoluna gitmiş olabilirler. Çünkü, her ne kadar son yıllarda geyikler için özellikle Moğol ve Batılılar tarafından çeşitli organizasyonlar kurulmuş olsa da geyik sayısının bu bölgede çok azaldığı bilinmektedir. Geyik sayısında bir artış sağlanamaz ise, bu durum, Duhaların yaşam tarzlarını kaybetmelerine yol açacaktır. Son dönemde, Duhalı gençlerin para kazanmak amacıyla başka bölgelere göç ettikleri, özellikle balıkçılıkla uğraştıkları söylenmektedir. Bu durum, gençlerin kendi yaşam tarzlarından
uzaklaşmalarına ve özellikle, dillerini kaybetmelerine yol açacaktır.

{7} Şagdarsüren, çalışmasında ak ve kara yön ruhları için tenger terimini kullanmaktadır. Bu terim, Moğolcada “gök, hava” anlamlarını taşımaktadır. Ancak, Duhalardaki tenger için Moğolca karşılık olarak da ongon “ruh” karşılığını vermiştir. Ongon teriminin bazı Türk topluluklarında da kullanılmasından dolayı biz de burada tenger için “ruh” karşılığını vermeyi uygun bulduk.

{8} Şagdarsüren, yukarıdaki şiiri şu şekilde Moğolcaya çevirmiştir:

{9} Şagdarsüren, bu şiiri de şu şekilde Moğolcaya çevirmektedir (1974: 80):

{10} Bu konuda Şagdarsüren, saha çalışmasında şu bilgileri kaydeder: “12 doğum yaptım, diye anlatır bir kadın ve dördü ikiz 14 çocuğum oldu. Ancak bunlar doğduktan sonra ölüyorlardı. Bir oğluma Oros [rus] adını verdim. Bir tek o yaşadı…”… “Bizde adı Sadar olan bir adam var, daha önce adı “Kurumuş” anlamında Guuren Yori idi. Ebeveyler, daha önceki çocuklar öldüğü için, böyle isimler verirlerdi.” (Chagdarsürüng 2004: 155).

Kaynakça
BADAMHATAN, S., (1960). “Hövsgöl aimgiin tsaatan (urianhai) ardın garlın
asuudald”, Şincleh uhaan, No: 1, 30-35.
BADAMHATAN, S., (1962). Hövsgöliin tsaatan ardın ac baidlın toim, Ulaanbaatar.
BADAMHATAN, S., (1996). “Tuva Tsaatan”, Mongol ulsın ugsaatnı züi, 3,
Ulaanbaatar, 269-299.
BOLD, L., (1982) (1984). “Uigar urianhain ardın aman yaruu nairgiin şüleg
holboh yösnoos”, Studia Folclorica (Aman zohiol sudlal), c. XIII, Fas. 7,
Ulaanbaatar, 120-127.
CHAGDARSÜRÜNG, Ts., (2004). “Moğolistan Duhalarının Şamanizmi”, (Çev.
Sibel Bozbeyoğlu), Türkbilig, 2004/7, Ankara: 149-162.
GÜL, Bülent, (2006). “Moğolistan’da Türkolojinin Gelişimi ve Moğolistan’da
Yapılması Gerekli Türkoloji Çalışmaları Üzerine“, I. Türkiyat Araştırmaları
Sempozyumu Bildirileri, HÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü 25-26 Mayıs
2006, Ankara, Ankara: 203-217.
ŞAGDARSÜREN, Ts., (1974). “Mongolın Tsaatan Böögiin Tuhai”, Studia
Folclorica (Aman zohiol sudlal), c. VIII, fas. 6, Ulaanbaatar, 74-93.
TEKİN, Talat, (2005) [1989]. “Türk Dil ve Diyalektlerinin Yeni Bir Tasnifi ”,
Makaleler 3, (Haz. E. Yılmaz-N. Demir), Ankara: Grafiker Yayınları: 361-
386.

ALINTI: HACETTEPE ÜNİVERSİTESİTÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni: Bildiriler  16-17 Nisan 2007 http://www.turkiyat.hacettepe.edu.tr/Yasayan_Eski_Turk_I

Alıntıdır-https://bpakman.wordpress.com

Comments