Sudan’da 12,000 Yıllık En Eski Prostat Taşları Bulundu

Sudan’ın merkezindeki tarihöncesi bir mezarlıkta çalışan araştırmacılar, 12,000 yıllık bir erkek iskeletinde şimdiye kadar bilinen en eski prostat taşlarını buldu. Keşif, prostat hastalığının tarihini 12,000 yıl önceye götürdü.

prostat modern çağ hastalığı değildi

Adamın pelvis bölgesinde bulunan ceviz büyüklüğündeki prostat taşı. F: Centro Studi Sudanesi e Sub-Sahariani – Treviso/Università di Padova

Ceviz büyüklüğündeki  bu taşlar, 2013 yılında Al Khiday’in tarih öncesi mezarlığında yer alan bir mezardaki kazılarda, yetişkin bir erkeğin pelvis bölgesinde bulundu. Bu mezarlık, Sudan’ın başkenti Hartum’un yaklaşık 19 km güneyinde Beyaz Nil’in sol yakasında yer almakta

Hastalığından dolayı çok şiddetli acılar ve ızdıraplar çektiği düşünülen adamın mezarı, kazı başkanlığını Donatella Usai ve Sandro Salvatori’nin yaptığı bir ekip tarafından ortaya çıkarıldı. Araştırmayı Plos One dergisinde yayımlayan Usai ve meslektaşları, mezarlıktaki 190 mezarın kazılarını tamamladı. Mezarların tarihlemesi  12,000 yıl öncesinden 2,000 yıl öncesine kadar üç farklı evreye yayılıyor. Prostat taşları olan adamın da içinde bulunduğu yaklaşık 12,000 yıllık olan en eski mezarlar, pre-Mezolitik döneme tarihleniyor.

Bölgedeki Pre-Mezolitik dönem mezarlarının bir çoğunda  görülmekte olduğu gibi bu mezardaki adam da yüzüstü olarak gömülmüştü. Donatella Usai, “Yüzüstü mezarların çokluğu, onların sıradışı olmadığı anlamına geliyor. Bunun yerine yüzüstü gömme işlemi, henüz kavrayamadığımız gizemli bir sembolik anlamı olan  bir cenaze törenine işaret ediyor olabilir.” diyor.

Kesinlikle prostat
Prostat taşlarının bulunduğu noktalar (bir tanesi pelvis kemiğinde, diğer ikisi bel omurlarınına yakın), bireyin mesane taşlarından büyük acılar çekmiş olabileceğine işaret etti. Bu taşlar, erkek üreme sisteminin yer aldığı pelvis alanındaki prostatta oluşmakta.

Araştırmacılar öncelikle bu taşların rastgele taşlar olduğunu düşünseler de, yapılan detaylı araştırma ve analizler bu taşların erkeğin prostatında oluştuğunu kanıtladı. Padova Üniversitesi Yerbilimleri Bölümü’nden Lara Maritan, “Taşların mineralojik içerikleri, heterojen ve konsantrik mikroyapıları ve yoğunlukları, kayaçlardakinden çok daha düşüktü ve biyojenik bir kökeni vardı.” diyor.

prostat modern çağ hastalığı değil

12,000 yıllık prostat taşları. F: Centro Studi Sudanesi e Sub-Sahariani – Treviso/Università di Padova

Bu taşlarım böbrek taşı veya safra taşı olup olmadığını anlamak için araştırmacılar bir dizi  detaylı analiz yaptı. Usai, “Patolojik taşların daha farklı mineralojik içerikleri vardır” diyor. Elektron mikroskop taramaları, bu taşların kalsiyum apatit kristallerinden ve whitlockite’ten (kalsiyum fosfat) oluşan özgün bir yapıya sahip olduğunu yani kesin olarak prostat kökenli olduğunu ortaya koydu.

Buna ek olarak araştırmacılar taşların içinde bakteriyel izler buldu. Bu bakterilerin varlığı, kişinin yaşamı boyunca aktif olarak  yoğun yanma hissi duyduğunu gösteriyor olabilir.

“Çok acı çekmiş olmalı”
Al Khiday’in pre-Mezolitik nüfusunu oluşturan uzun boylu erkekler ve kadınlar oldukça sağlıklıydı. İskeletlere yapılan antropolojik incelemeler, bu kişilerin kronik hastalıklara yakalanmadıklarını gösterdi. Fakat  bu kişilerin dişleriyle ilgili bazı sorunları vardı. Bu insanların dişlerinde sıklıkla oyuklar bulunmaktaydı. Genel olarak ise prostat taşları bulunan adam dışında hastalıklara dair genel bir iz bulunamadı.

Araştırmaya dahil olmayan biyoarkeolog Michaela Binder’e göre bu keşif, 10.000 yıldan daha önce prostat taşlarının var olduğunu göstermesi açısından olağanüstü değerde bir bulgu. Binder, “Böyle bir hastalığın arkeolojik bir alandaki bir iskelette bulunması, o dönemdeki sağlık ve yaşam koşullarına dair yeni bilgiler ulaştırıyor.” diyor.

O dönemdeki insanların acıyı nasıl tecrübe ettikleri ya da algıladıklarını anlamak zor olsa da, bu adamın son günlerini çok şiddetli acı içinde geçirdiği tahmin ediliyor. Prostat taşları genelde çok küçüktür. Semptomsuzdur ve yetişkinlerde yaygın olarak görülmektedir. Ancak söz konusu mezarda bulunan taşların büyüklüğü, idrar yollarının çalışmasına önemli bir engel teşkil ediyor olmalıydı. Bu da adamın yaşamını acılar içinde ve zor hale getiriyor olmalıydı.

Binder; “Prostatın günümüz vakalarında insanlar genellikle bel ve bacak ağrısı ile birlikte, idrar yaparken acı çekerler. Bu taşların büyüklüğü göz önüne alındığında, idrar yollarının tıkanması kesinlikle bir problem olmuş ve çok acı verici olmuş olmalı.” diyor.

Arkeolojik kayıtlara göre bu keşif, şimdiye kadar tarihte bulunan en eski prostat taşları. Daha önce, Sicilya kıyısındaki bir mağaraya gömülmüş yetişkin bir kadının pelvis bölgesinde 8,500 yıllık mesane taşı bulunmuştu.

Usai, yapılan  arastırmanın sonucu ortaya çıkan keşfin, bu hastalığın sadece modern bir hastalık olmadığını gösterdiğini söylüyor ve ekliyor; “Bu hastalık aynı zamanda yaşama ve beslenme biçimleri bizden çok farklı olan tarih öncesi insanları da etkiledi.”

Comments