Tuvalar

                       Тыва Республика, Tıva Respublika; Rusça: Республика Тыва
Milli Marş: Tооruktug dоlgаy tаñdım(önceki), Men Tuva men (yeni-2011'den itibaren)


                                                                    Tuva arması.
Tuva Türkleri kendilerini “Tıva” olarak adlandırır. “Tuva” kelimesinden hoşlanmazlar. Çünkü o kelimeyi Ruslar kullanmaktadır. Tuvaların menşei hakkında çeşitli görüşler vardır: “Tuva” kelimesinin III-IV asırlarda Çinin kuzeyinde büyük bir devlet kurmuş olan “Toba-Topalardan geldiği, günümüz Tuvaları arasında yaygın olan bir kanaattir. “Topa” Devleti ve kültürü hakkında en kapsamlı araştırmalar Sinoloji Doktoru W. Eberhand tarafından yapılmıştır: “Çin kaynaklarında Tabgaçlara “Toba” derler. Bunlar Çinli olmayan, yani yabancı bir kavimdir.” Nitekim DLTde iki Tavgaç kelimesinden biri “Türklerden bir bölüktür.” cümlesiyle açıklanmaktadır. Eberhard, aynı makalede “Toba” Devletinin Türk ve Moğol kavimlerinin karışımından müteşekkil 119 kabileden oluştuğunu yazar.

Bugün “Tuva” (kendilerince “Tıva”) olarak bilinen kelimenin 19. asırdan itibaren yazılı kaynaklarda geçtiğini biliyoruz. Bu kelime dışında Tuvalar çeşitli kaynaklarda; Soyon, Soyot, Uranhay, Uryanhay, Tuba kelimeleriyle anlatılmıştır. Aslında bütün bu kavramlar Tuvaların bir üst kimliğinin adı olarak kabul edilebilir. Günümüzde toplu olarak bu adla bilinen cumhuriyet insanları çeşitli boylardan ve oymaklardan geldiklerini bilirler. Bu oymaklar çeşitli Uygur, Kırgız, Türkmen boylarından günümüze ulaşmışlar, ortak ad olarak da “Tıva” kelimesini kullanmaya başlamışlardır. Bu boyların bazıları şunlardır:

Bay-kara, Çoodu, Deleg (Telengit), Doñgak, Hertek, İrgit, Kırgıs, Küjuget, Maadı, Oorjak, Oyun, Sat, Salçak, Sayan, Tumat, Toju, Todut; Uygur, Balıkçı, Kuskun, Höyük, Homuşku, Monguş, Ondar, Hovalıg, Hoyug, Sang, Oy-ondar, Kara-ondar, Darhat (Tarkat).

Günümüz Tuva Türklerinin yaşadığı toprakları üzerinde, tarih boyunca çeşitli millet veya kavimlerin hakim olduklarını görüyoruz: M.Ö. III-M.S.II. yüzyıllarda Hunlar, II.-V. yüzyıllarda İskitler V.-VIII. yüzyıllarda Köktürkler, VIII.-XVI. yüzyıllarda Uygurlar, IX-XIII. yüzyıllarda bugünkü Hakas ve Kırgızların ataları olan Yenisey Kırgızları, XIII.-XVI. yüzyıllarda Moğollar, XVII.-XVIII. yüzyıllarda Altın Hanlar-Cungarlar bu topraklarda hüküm sürerler. Aynı bölge 1717-1911 yıllarında Mançuryanın hakimiyetinde kalır. Tuva tarihinin günümüze ulaşan ve halkın muhayyilesinde yaşayan en önemli hadiselerinden biri 1883-1885 yıllarında cereyan eder.

Bu tarihte Mançur (Çin) emperyalizmine başkaldıran Tuva kahramanlarının çoğu kısa sürede yakalanarak idam edilir. Kalan altmış kişi dağlara çıkarak iki yıl boyunca, koca imparatorluk ordusuyla mücadelesine devam eder. Sonunda büyük bir güç üzerlerine gönderilir. Bugün “Süt Höl” olarak bilinen yerde kıstırırlar ve yakalanarak işkenceye tabi tutulurlar. Kafaları vücutlarından koparılır ve Tuva kültüründe kutsal kabul edilen aşıtlarda(uzak yer anlamında,sırt ve bayırların öte yüzü)sırıkların üzerine geçirilir. Bu olay Kürşat ve kırk arkadaşının başkaldırısının asırlar sonra yeniden ortaya çıkışı gibidir. Günümüzde bu altmış kahraman -Tuvalar onlara “Aldan Durgunnar” (Altmış Firari) veya “Aldan Maadır” (Altmış Bahadır) adını vermiştir- hikayesi gerek, halk muhayyilesinde(hayal etme gücü), gerekse tarihi kaynaklarda canlılığını korumaktadır.
1914-1921 yıllarında kısmen Rusların egemenliğinde kalan bölgede, 1917-1921 yılları arasında Çarlık Rusyası ile Bolşeviklerin iktidar mücadelesi görülür.

“1921 yılının 14 Ağustos tarihinde Tıva Arat Respublika (Tuva Halk Cumhuriyeti) kurulur ve Tuvanın ilk anayasası kabul edilir. Anayasanın 1. maddesi “Tuva iç işlerinde serbest, dış işlerinde ise Rusyaya danışarak hareket eder.” şeklindedir. Bağımsızlığını 1944 yılına kadar devam ettiren Küçük Tuva Cumhuriyeti, 20. asırda Türkiye Cumhuriyetinden sonra en fazla bağımsız kalan Türk Cumhuriyeti olma özelliğini göstermiştir. Cumhuriyet kurulduktan sonra devlet başkanlığına Sodnam Balçır seçilir.

Daha bu yıllarda, Sovyetler Birliğinin, çeşitli yollarla Tuvayı kendilerine bağlamak üzere çalışmalara başladığını görüyoruz. Şüphesiz bu yollardan en önemlisi: önce Moğolistanda, çünkü komünizm Moğolistana resmi olarak 1920li yılların ortalarında girmiştir, daha sonra Tuvada gençlerin komünist ideoloji doğrultusunda eğitilmesi olmuştur. Eğitilen bu gençler, ülkelerinde yeni açılan okullara öğretmen olarak atanmışlar, kısa süre sonra da yönetimde söz sahibi olmuşlardır.
                                               Tuva'nın başkenti Kızıl'ın şehir bayrağı 1930 lu yılların sonunda komünist ideolojiyi savunanların ülke yönetimine tamamen hakim olduklarını görüyoruz. 1921 yılında Tar kurulduğunda: “Rusyanın işçi-çiftçi hükümeti Uryanhay (Tuva) Bölgesini kendi toprakları olarak görmemekte ve onu bu şekilde ilerde de görecek her hangi bir düşüncesi bulunmamakta” diye kutlama mesajı gönderen Sovyetler Birliği yönetimi, aradan 23 yıl geçtikten sonra bütün şartları lehine çevirmiş ve Tuva Hükümetinin 17 Ağustos 1944 yılında aldığı “Büyük Sovyet Devletinin idaresi altına girme isteğini” lütfen! kabul etmiştir. 11 Ekim 1944 yılında alınan bu kararla bağımsız Tar, “Sovyet Muhtar Bölgesi” olmuştur. Sovyetler Birliğine katılmak için en çok çaba sarf edenlerden biri olan Salçak Toka, Muhtar Bölgenin başına getirilmiştir. 10 Ekim 1961 yılında Tuva; “Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” unvanını alır. 1991 yılında Sovyetlerin çöküşüyle Tuva, 28 Ağustosta “Tuva Cumhuriyeti” adını alır. Şerig-ool Oorjak halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. Aralık 1993’te yapılan seçimlerde, Tuva Meclisine seçilen 32 parlamenterden, 28 tanesini Tuva kökenli adaylar kazanır. Tuva dili uzmanı olan Kaadır-ool Biçeldey, parlamento başkanlığına seçilir.

Tuvada 21 Ekim 1993 yılında yeni anayasa kabul edilir. Bu yeni anayasanın 1. maddesi: “Tuva Cumhuriyeti Rusya Federasyonu terkibi içinde demokratik bir devlettir. Federasyon antlaşmasını bütün Tuva halkının referandumu gereğince değiştirme, kendini yönetme ve Rusya Federasyonundan ayrılma hakkına sahiptir.” demektedir.  Bu madde ikibinli yıllarda değiştirilmiş ve “Tuva Cumhuriyeti Rusya Federasyonu içinde demokratik hukuk devletidir.” şekline dönüştürülmüştür.

Bağımsızlık Hareketleri
Kendi kültür ve inançlarına son derece bağlı olan Tuvalar, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin çökmesinden önce de birçok vatanseveri komünist sisteme kurban vermiştir. 1930 lu yılların sonu ile 1940 lı yıllar ve 1950 li yılların başında, idarenin tamamıyla komünistlerin elinde olmasından dolayı milliyetçiler; “eski sistem yanlıları”, “Japon işbirlikçisi”, “ispiyoncu”, “zenginlerin ve din adamlarının taraftarı” “halk düşmanı” gibi çeşitli suçlamalarla idam edilmişler veya ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardır.

Bu ağır cezalardan dolayı 1980 li yılların sonuna kadar nispeten bastırılan milliyetçi düşünceler ve bağımsızlık hareketleri; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğindeki gelişmelere paralel olarak yeniden ortaya çıkmıştır. 1989 yılının 12 Ekiminde Tuf (Tuvanın Ulusçu Frontuzu-Tuvanın Milliyetçi Cephesi)u kurmak için bir toplantı yapılır. Bu toplantıda Tuf’un programının hazırlanması, tüzüğünü planlaması ve kuruluş toplantısının yapılması kararları alınır. 18 Şubat 1990’da bu toplandı gerçekleşir. Başkanlığa daha sonra yapılacak seçimlerde milletvekili olan ve parlamento başkanlığına seçilen Kaadır-ool Biçeldey getirilir. Tuvanın Milliyetçi Cephesi 1992 yılının 18 Ocak’ında yaptığı toplantıda adını “Bot-doğunnaan Tıvanın Ulusçu Namı=Bağımsız Tuvanın Milliyetçi Partisi” olarak değiştirdi ve Kalin-ool Küjüget başkanlığa getirildi. Bu parti etrafında toplanan Tuva milliyetçilerinden Sergey Bayır, İgor İrgit, Vaçeslav Salçak, Mergen Ayan-Ool, Andrey Şumov, Çısınmaa Bayındı, Segey Tumat Tuvanın bağımsızlığı için çaba sarf eden aydınlar olarak ilk akla gelenler.

11 Mart 1990 tarihinde alınan kararla “Tuvaca” Tuva Cumhuriyetinin devlet dili olarak kabul edildi. Bu tarihten sonra okullarda eğitim ve öğretim dili olarak “Tuvaca” daha çok yer almaya başladı.

1993 yılında kabul edilen yeni anayasa, Rusya Federasyonundan ayrılarak bağımsız bir cumhuriyet olma hakkını Tuva halkına verdi.Tuva’da  % 70 nüfus çoğunluğuna sahip Tuva halkının bağımsızlık yolunda ilerlemesi daha çok ekonomik olarak kendine yeterli hale gelmesine bağlı görünmektedir.

Tuvalı göçer çobanlar yıllık göç sırasında hayvanlarıyla birlikte yüzlerce kilometre derin vadilerin arasında ilerler, bir sürü dağı aşıp sayısız nehri geçerler. Bu esnada onlara yön gösterecek hiçbir aygıtları yoktur. Doğayla olan yakın ilişkileri pusuladan daha güvenlidir Tuvalı çobanlar için. Geçtikleri yerlerdeki her dereyi, dağı, ağacı, hatta ufak tepeleri, çayları bile tanırlar ve adlandırırlar. Eteklerinden geçilen bir dağın adı “beyaz baş”, “ayı kafa”, “siyah bacı” olabilir. Tuvalı çobanlar hiçbir zaman kaybolmaz, çünkü geçtikleri yerlerdeki en ufak doğa olayını bile izlerler. Ağacın hangi tarafının yosun tuttuğu, karınca yuvalarının hangi tarafının daha dik olduğu ya da örümcek ağlarının yönü Tuvalı çobanlar için bir pusuladır. Çevreleriyle olan bu yakın ilişki Tuvalıların dilini de etkilemiştir elbette. Örneğin, “çizi-çizi” sözcüğü, “ayıların ağaçları pençeleriyle çizmesi ya da sırtlarını kaşımak için ağaca sürtünmesi sırasında ağacın üst dallarının çatırdaması, hışırdaması” demektir. Ya da “daldıyır” büyük bir atın tırnak sesi; “dıyıldır” büyük bir kuşun kanatlarını çırpma sesi; “koyurt” ise insanın kara bastığında çıkardığı ses demektir. “Hir-hir” sözcüğü ateşin çıtırdaması ya da orman tavuğunun ani kıpırdaması sonucu çimenin hışırdaması anlamına gelir. “Şülür” suyun hemen hemen kurumuş bir nehir yatağında çıkardığı sestir. Bütün bu çevresel, biyolojik, estetik ve yöresel bilginin ifade edilmesi ancak Tuvalıların kendi dilleri ile gerçekleşebilir.

KAYNAKLAR:

 http://www.dunyaturkleri.org.tr/bolum.asp?goster=dos&id=72

http://dunyalilar.org/kayip-diller-ve-sirlari.html

------------------------------------------------------------------------------
Alıntıdır.https://bpakman.wordpress.com

Comments