Türkiye'de ve dünyada nabzı hiç düşmeyen tartışmanın adı oldu son günlerde: Antibiyotikli tavuk.
1940'lara uzanan tavukta antibiyotik kullanımı, son yıllarda ciddi bir tartışma konusu haline geldi.
Uygun fiyatıyla diğer et türlerine göre daha ulaşılabilir ve uygun olması, daha kolay ve kısa sürede yetiştirilebilmesi, tavuğun soframızda ve gündemimizde hep taze olarak yerini almasını sağladı.
Antibiyotik tartışması ise her zamanki gibi çok sıcak bir gündem halinde.
Gelin Türkiye'deki ve dünyadaki antibiyotikli tavuk tartışmalarına bir bakalım, iddiaları tek tek okuyalım ve meseleyi farklı açılardan ele alalım.
Bakalım sonunda sizin düşünceniz ne olacak?
Tartışmaların odağında o var: Broiler tavuk nedir?
"Broiler tavuk", tavuk üreticilerinin etlik piliç anlamında kullandığı terimdir.Yani Et Tavuğu.. İngilizce olan "broiler", Türkçe'de "broyler" olarak da zaman zaman kullanılmaktadır. Antibiyotik tartışmasının sürdüğü tavuk yetiştiriciliği endüstrisinde bahsi geçen tavuk, broiler cinsi olanı yani etlik piliçtir.
Tavuklar nasıl alanlarda yetiştiriliyor?
Son yıllarda ortaya çıkan tavuk tartışmasında en çok konuşulanlardan biri de tavukların yetişme ortamı hakkındadır. Üreticilerin, tavukları doğal ışıktan uzak, yapay ışıklandırılan alanlarda yetiştirdiği iddiası eleştirilerin başında gelir. Bütün tavukların bir arada bulunduğu bu kapalı alanın tavuklar için haddinden fazla küçük olduğu, alanda fazla tavuk barındırılarak tavukların hareketlerinin kısıtlanmasının amaçlandığı ise bu iddiaların başka bir bakış açısıdır.
Tavukların bu dar alanlarda sayıca fazla bir biçimde tutulmasının nedeni olarak da kemik gelişimlerini baskılamak ve daha az hareketle daha etli olmalarını sağlama çabası gösteriliyor.
Çünkü hareket kısıtlaması olan tavuklar sürekli yem yiyip kilo alırlar, fazla enerjiye dolayısıyla da yağ yakımına ihtiyacı olmaz ve besinleri direkt et olarak metabolizmasında dönüştürür.
Gelelim can alıcı soruya: Tavuklara neden antibiyotik verilir?
Tavukların dar alanlarda beslenmesiyle ilgili ortaya atılan iddialar bunlardı. Yetişme ortamıyla birlikte ateşi hiç sönmeyen tartışma konularından biri de kullanılan antibiyotikler. Tavuk ve antibiyotik ilişkisi, son zamanlarda en çok duyduğumuz tartışmalardan biri desek yanlış olmaz herhalde. Tavukta antibiyotik var mı, yok mu diye tartışmadan önce ilk olarak şu soruyu yanıtlamak gerekiyor: "Tavuklara neden antibiyotik verilir? Tavuklara antibiyotik vermek, üreticiye ne fayda sağlar?"
Hemen anlatalım.
Her canlıda olduğu gibi tavuğun bağırsaklarında da sindirimi sağlayan "mikrobiotalar" yani birtakım bakteriler bulunur. Bu bakteriler, vücutta sindirimin düzenli olarak gerçekleşmesini sağlarken aynı zamanda enerji de harcarlar. Yani tavukların yedikleri yemlerin bir kısmı, tavuğun bağırsaklardaki bakteriler tarafından enerji olarak kullanılır. İşte tam da bu noktada iddia odur ki üreticiler, bağırsaklardaki bakterilerin yemle alınan enerjilerin önemli bir kısmını keşfetmişler ve bağırsaklardaki bakterileri antibiyotiklerle öldürerek yemden gelen enerjinin tümüyle vücutta kalmasını sağlamışlardır.
Daha açık ifade edecek olursak, bağırsaklardaki bakteriler ölünce yemin sağladığı enerji tavuğun vücudunda kaldığından tavuk daha hızlı etlenip gelişmiştir.
Ayrıca antibiyotiklerin tavuğun bağırsağını kısalttığı, çeperlerini incelttiği de yine söylenegelen iddialar arasında. Böyle olunca da hayvanın hastalığı olup olmadığına bakılmaksızın kontrolsüz olarak her tavuğa antibiyotik verilmeye başlanmış.
Bunlara ek olarak tavukların yapay ışık altında yetiştirilmesindeki amacın da tavuğun güneşten alacağı vitamini engelleyerek kemiklerinin gelişmesini baskılamak olduğu da yine aynı şekilde vurgulanan iddialar arasındadır.Konuyla ilgili birçok uzman da yazılar kaleme almıştır.
Tavuk üreticileri antibiyotik iddialarını reddederken, tavuğun sağlığını korumak amacıyla tavuğa antibiyotik verildiğini söylerler. Tedavi amaçlı antibiyotik için herhangi bir doz limiti bulunmamaktadır. Tedavi amaçlı kullanımlarda önemli olan uluslararası düzeyde antibiyotiğin en fazla ne kadarının kalıntı olacağı ve tavuğun antibiyotikten ne kadar zaman diliminde arınacağıdır. Bu süreler antibiyotiklerin çeşidine, kullanım şekline ve dozuna göre değişebildiği gibi yenilebilir dokulardaki atılım süresine göre de değişebilmektedir.
Biraz Amerika'daki durumdan bahsetmek gerekirse. John Hopkins ve Arizona üniversitelerinde tavukların tüylerinden örnek alınarak yapılan iki ayrı araştırmada ise sonuçların hayli şaşırtıcı olduğu gözlemleniyor. Yapılan araştırmanın sonucunda tavukların tüylerinde antibiyotiğin yanı sıra kafein, arsenik(zehir olarak da kullanılır), antihistaminik ve antidepresan bulunmuş.
Çin'den gelen tavukların tüylerinde ise Prozac'a rastlanmış. Peki burada tüyün ne önemi var? Şöyle ki kesilen tavukların tüyleri atılmıyor, yeme dönüştürülüyor. Tüylerdeki kalıntılardan da tavuğun vücudundaki maddeler kolayca tespit edilebiliyorlar.
National Chicken Council (Ulusal Tavuk Konseyi) ise bu araştırmaya karşı çıkıp tavuğun tüyünde olan maddelerin tavuğun vücudunda olamayacağını vurgulamıştır. Web sitelerinde de sadece FDA (U.S. Food and Drug Administration) onaylı antibiyotiklerin tavukları tedavi etme amacıyla kullanıldığını belirtmiştir. Öyle ki FDA'nın yasakladığı antibiyotiklerin kullanılmamakta olduğu, sadece izin verdiği antibiyotiklerin, izin verilen dozajlarda uygulandığı üzerinde durmaktadır.
Amerika'da hem bahsettiğimiz tarzda araştırmalar, hem de National Chicken Council'in açıklamaları gibi "güvenli antibiyotik" açıklamaları sürerken aynı zamanda tavukta antibiyotik kullanımına karşı atak olan birtakım hareketler de mevcut. Özetle, antibiyotiklerin 1946'dan beri hayvanlara verildiğini, antibiyotiğin hayvanlara daha hızlı büyüme ve etlenme amacıyla kullanıldığını savunuyorlar.
Aynı tartışma bizde de var tabiki: Peki Türkiye'de durum ne?
Amerika ve dünyada tavuk ve antibiyotik tartışması ateşi hiç sönmeden devam ederken aynı tartışma Türkiye üzerinde de mevcuttur.
Bu konuda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, web sitesinde bir yazı yayınlayarak herkesin merak ettiği soruları yanıtlamıştır. Bakanlığın iddiasına göre tavuk yetiştiriciliğinde 42 gün, tavuğun gelişimini tamamlayıp 2-2,5 kg'a ulaşması yani kesime hazır hale gelmesi için yeterli. Tavuğun gelişim sürecinde ise hormon kullanılmadığı, antibiyotiğin ise sadece tedavi amacıyla kullanıldığını belirtiyorlar. Ayrıca antibiyotik kullanımının AB kıstaslarına uygun olduğu, antibiyotiklerin de katkı maddesi olarak yemlere katılmayıp sadece tedavi ve hastalık durumunda sağlıklı hayvanları hastalıklardan koruma amacıyla uygulandığını da ekliyorlar.
Daha geniş detaylı bilgi sahibi olmak istiyorsanız, hayvan beslemede kullanılan yem katkı maddelerinin tam listesine de yine Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın sitesinden ulaşabilirsiniz.
Böyle bir şey de var: Greenpeace'in "Yutmayız!" kampanyası
Türkiye'deki antibiyotik tartışmasının taraflarından biri de Greenpeace'tir. Greenpeace aslında sadece antibiyotik kullanımında değil, GDO'lu yemden, üretim tesislerinde hayvanların bakım ve barınma şartlarına kadar pek çok süreç konusunda iddialarda bulunarak şartların iyileştirmesi talebinde bulunuyor
Kampanyanın şartları ise şöyle: Hayvanlar rahat ve özgür hareket edebileceği bir ortamda barınmalı, antibiyotik ve katkı maddeleri hayvanların hızlı ve şok gelişimi için kullanılmamalı, kimyasal ilaç ve gübre kullanımı terk edilmeli, sözleşmeli çalışan çiftçilerin hakları gözetilmeli, hayvan dışkılarının geri dönüşümü sağlanmalı, zararlı dışkılar çevreye ve doğal kaynaklara zarar vermeden yok edilmeli, tavuk üretiminde farklı yerel ırklar da kullanılmalı ve bu dönüşümün 2020'ye kadar tamamlanması için yol planı açıklanmalı.
Bu soru önemli hale geliyor: Tavuk alırken nelere dikkat etmeli?
Üzerinde antibiyotik ve katkı maddesi tartışmalarının sürdüğü tavuğu alırken soru işareti yaşamanız çok doğal bir süreç.Hangi tavuğu alacağınızı, tavuk alırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini bilmiyorsanız, tavsiyelere şöyle bir göz atın derim:
-Eğer tavuğun üzerinde "organik tavuk" yazıyorsa ve organik sertifikası varsa, bu, tavuğun yetiştirilme sürecinde GDO, antibiyotik vb. herhangi bir ilaç ya da katkı maddesi kullanılmamış demektir. Bu tavuğu daha rahat satın alabilirsiniz.
-Ambalajda "kafes dışında yetiştirilmiş/cage free tavuk" yazısını görebilirsiniz. Bu, tavuğun üretim tesisinde kafes olmadan yetiştiği manasındadır ancak özgür biçimde gezindiği anlamına gelmez. Bu konuda tavukların çok dar alanlarda kafessiz olsa da kıpırdayamayacak kadar dar alanlarda neredeyse üst üste şekilde durdukları iddiaları çok fazla sayıda. Organik tavuktaki sıkı denetim, serbest gezen ve kafessiz alanlarında çok sıkı olmadığı için ambalaj üstündeki yazılardan kesin bir yargıya varmak mümkün değil.
-Ambalajda "antibiyotiksiz tavuk" yazması da yine kafessiz tavuklar gibi ucu açık kalan bir kavram. Çünkü antibiyotiksiz tavuk yazabilmek için tavuğun çiftlikte yetişmiş olmasının yeterli olduğuna dair iddialar gündemini koruyor. Hal böyle olunca da ciddi bir denetim olmadığından yine kesin bir yargıya varmak yine çok zor bir hal alıyor.
-Tavuğun bildik, güvenilir kasaplardan alınması da yine tavuğun geldiği yer, yaşama koşulları, beslenme biçimine dair size daha iyi fikir sunabilir
-Doğal tavuk uzun sürelerde pişecek ve pişerken de ortaya jöle denilen etin kolajeni çıkacaktır. Tavuğunuzun pişme süresi ve jölenin ortaya çıkması, tavuğunuzun doğallığının anlaşılması için gayet iyi bir yöntemdir.
- Bütün bu okuduklarınız size "Asla tavuk almayın, tavuk yemeyin, hepsi hasta yapıyor" gibi bir sonuç çıkarmamalı ya da bütün markalar kötüdür dedirtmemeli. Sonuçta tavuk temel besin maddelerimizden biri, tavuk almadan önce iyice araştırmalıyız.
Comments
Post a Comment