Yunan mitolojisi ve Atina tragedyaları, masum çocukların ve aile bireylerinin öldürülmesini de içeren korkunç şiddet hikâyeleriyle dolup taşmaktadır. Yunanlar özellikle horoz dövüşlerinden çok hoşlanır, bunların askeri direnci arttırdığına ve ölümüne dövüşte kararlılığı getirdiğine inanırlardı.
Yunan Atletik Festivalleri
Dini festivallerde Yunan atletik şiddeti kurumsallaştırılmış, gerçekleşmesi beklenmiş, alkışlanmış, bunlar ödüllendirilmiş ve sık sık anılmıştır. Yunanlar Olympia ve Delphi’de gerçekleştirilen büyük oyunlara büyük bir hevesle katılırlardı ve Yunanistan’ın her bir tarafındaki daha birçok festivalde de atletik müsabakalar (ἀγών- agon) gerçekleştirilmekteydi. Atlı araba yarışları; yaralanma veya ölüm içeren olası bir çarpışmanın cazibesini sunmaktaydı. Aynı zamanda, koşu yarışları ve pentatlon gibi Yunanların hız ve yeteneklerini kullanarak yarıştıkları parkur ve saha etkinlikleri de vardı. Ancak hayranlarının yaralanmalar ve bazen ölümlere tanık olduğu, rekabetçi ve saldırgan özelliklere sahip ‘atletik şiddet’ içeren etkinlikler, vahşi dövüş unsurlarından dolayı “dövüş sporları” olarak adlandırılmıştı. Yunanlar güreşi, boksu ve pankreası (güreş, boks ve tekmenin bir birleşimi) “ağır sıklet” (barea athla) olarak adlandırırlardı; çünkü cüsse büyük bir avantajdı ve daha iri yapılı, ağır olan atletler çoğunluktaydı.
Yunan Boksu
Olimpiyat oyunlarına MÖ 688 yılında dâhil olan Yunan boksu (πύξ - pyx veya πυγμή – pygme) nefes kesici bir şekilde acımasız ve tehlikeli bir spordu. Bu spor, çok miktarda acı ve katliam üretmesi için dikkatlice tasarlanmış gibi gözükür. Dövüşlerde günümüzdeki gibi kilo kategorileri veya zaman sınırlaması ozamanlar yoktu. Basitçe boks müsabakaları sadece iki boksör kalana kadar dövüştükleri yenilme esaslı bir eleme sürecini kapsıyordu. Kalan iki boksör daha sonra tek galip olmak için dövüşürdü. Eğer katılımcı sayısı tek ise, bir dövüşçünün oturup dinlenmesine izin verilirdi. Ephedros olarak adlandırılan bu dövüşçü diğerleri karşısında avantajlı konuma geçerdi, ancak Yunanlar bu uygulamanın adil olduğuna inanırlardı; çünkü ayrım, kararı belli bir galip atleti kayırabilecek olan tanrılara bırakılırdı.
Yunan boksörler cesur ve özellikle birçok darbenin kafayı hedef alması nedeniyle dayanıklı olmaları gerekiyordu. Kyreneli Eurydamas’ın dişleri dökülmüş, ama rakibi fark etmesin diye yutmuş ve kazanana kadar devam etmişti. Yunan sanatında kanlar içinde, hasar görmüş kulakları ve kırık burunlarıyla şekli bozulmuş boksörler tasvir edilirler. Dördüncü yüzyılın ortalarına tarihlenen, Olimpia’da bulunmuş boksör Satyros’un bronz kafası, onun düz burnunu ve şekli bozulmuş yüzünü gösterir.
Pankreas
Özelleştirilmiş bir ağır etkinlik olan pankreas veya “mutlak güçte” veya ‘topyekûn’ dövüş, yedinci yüzyılda ortaya çıkmış ve Olympia’da MÖ 648 yılında, bokstan kırk yıl sonra, uyarlanmıştı. Herkese açık olan güreş, boks ve tekmelemenin bu gaddar birleşiminde sadece birkaç kural vardı: hile ve ısırma yasak; fakat yumruk, tekme, boğma, cinsel organlara darbe yasak kapsamında değildi…
Yozlaşma: Fauller ve Rüşvet
Rekabet yetenekleri ve ödüller arttıkça, bazı dövüşçüler avantaj kazanmaya çalışıp sınırı aştılar. Birçok atlet, kurban kesme veya adak adama yollarıyla kutsal yardım aramaya dikkat ederler, fakat bazıları lanet tabletleriyle rakiplerini büyülemeye çalışıyorlardı. Müsabakalar sırasında suistimaller en çok öfke veya zafer arzusunun ürünüydü. Hakemler pankreasta oyma gibi özel faullerle hemen suçluyu kamçılayarak başa çıkardı.
İzleyicilik: Neden Şiddet İçeren Sporlar İzleniyor?
Yunan atletik festivalleri dinden şenlik havasına kadar birçok çekiciliği vardı, fakat erkek dövüşçülerin sürekli yaralanma ve sakatlanmalardan muzdarip olduğu dövüş sporlarının düzenlenmiş atletik vahşeti özellikle popülerdi. Yunanlar dövüş atletlerine sertliklerinden, dayanıklılıklarından ve savaşçı ruhlarından dolayı hayranlık duymaktalardı. Bu özellikler çocukların Homeros’un dövüş ve ölüm hikâyeleriyle büyüdüğü savaşçı bir toplumda birer erdemdi.
Prof. Donald G. Kyle
Comments
Post a Comment