Mitlerdeki Şiddet


Zamansızlığa işaret eden bir sanat biçimi olan, kadim felsefe adı da verilmekte olan mitlere göre, bu dünyada yaşanan her şeyin, tanrılar dünyasında mutlaka bir sureti vardır.

Mit, gerçeklere dayalı bilgi verdiği için değil, etkili olduğu için gerçektir.

Bir mitin kalıplaşmış tek bir uyarlaması bulunmaz. Koşullar değiştikçe, öykülerimizi başka şekillerde dile getirmemiz gerekir.

Erken Neolitik mitolojide hasat, kutsal evlilik demekti. Toprak dişiydi, tohumlar ise tanrısal ersuyu.. Yağmur ise gökle yerin cinsel birleşmesi anlamına geliyordu. Ekim sırasında kadınlarla erkekler arasında cinsel ayinler de yaygındı. Çin ve Japonya’da varlığın temeli eşeysizdi, ancak daha sonra toprağa dişi özellik yüklendi. Toprak, ana tanrıçaya dönüşünce farklı bölgelerde farklı adlar aldı. Neolitik Ana Tanrıça, erkeklerin daha güçlü görünmesine karşın, aslında kadınların daha güçlü olduklarını ve denetimi ellerinde tuttuklarını gösterir. Tanrıça Anat acımasız bir savaşçıdır, genellikle kan denizinde yüzerken tasvir edilir.

Erken mitolojide ekme biçme işleri şiddetle oldukça iç içedir; yiyecek elde etme uğruna ölüm ve yıkımın kutsal güçlerine karşı sürekli savaşmak gerekir. Tohumun toprağın içine girmesi, meyve vermeden ölmesi gerekir, ölümü acılı ve sancılıdır. Paramparça edilen, uzuvları koparılan, hunharca sakatlanan ve öldürülen ana tanrıça mitleri boldur. Mısır’da ölüler tanrısı aynı zamanda hasat tanrısıdır.

Kent yaşamının özünde şiddet içerdiği, öldürme ve sömürmeye olanak verdiği görülür. Kent kuran ilk insan Kabil’di veKabil  ilk katildi.

Mezopotamya Tanrılarından Marduk, inançlarına göre yenilgiye uğrayan tanrılardan birinin kanıyla toprağı karıştırarak ilk insanı yaratır. Babil’in kurucusudur.

Ortadoğu savaş mitlerinde kargaşadan düzen doğabilmesi için kozmik görevlerini yerine getirenlerin önce öldürülmeleri, paramparça edilmeleri gerekir. Tanrıça İştar da, kültürü yok eder, hiçbir ilişkisi uzun sürmez, her sevgilisini mahveder.

Eksenel Çağ (MÖ yaklaşık 800-200) savaşlar, sürgünler, toplu katliamlar, kentlerin yakılıp yıkılma hikayeleriyle dolu bir çağ olma özelliği taşır.

Greklerin Gök Tanrısı Uranos, kendi oğlu Kronos tarafından iğdiş edilmişti.

Yunanların Hayvanlar Tanrıçası Artemis, doymak bilmez ve kincidir. Kurban alıp kan dökmesiyle ünlüdür.

Ürün Tanrıçası Demeter öfkeli ve kincidir, aynı zamanda Ölülerin Sahibesi’dir. Aşk Tanrıçası Afrodit bile öç alarak korku salmaktadır.

Adonis, aile idealini saptıran bir cinsel ilişkinin ürünüdür.

Kahramanlık mitoslarında tasvir edilen Prometheus insanlık adına tanrılardan ateşi çalmış, yüzyıllar boyu ağır cezalar çekerek bunun bedelini ödemek zorunda kalmıştı.

Aineias, eski yaşamını geride bırakmaya, yurdunu alevler içinde yanarken görmeye ve Roma’ya varmadan önce yeraltına inmeye zorlanmıştı.

İngiliz dinler tarihçisi Karen Armstrong’a (1944-) göre insanlığa merhametin önemini idrak etmesini sağlayacak; anlık gereksinimlerin ötesini görmesine yardım eden; yeryüzüne kutsal gözüyle bakarak saygı göstermesine yarayacak mitler gereklidir. Yabancılaşma, can sıkıntısı, hiççilik, boş inanlar, tekbencilik ve umutsuzluk çağdaş yaşamın verimsizliği demektir

Eril dil kullanımı ile edebi ve mitolojik yazında bir şiddet dili yaratılmıştır. Yunan mitolojisi ve Atina tragedyaları, masum çocukların ve aile bireylerinin öldürüldüğü Niobe Efsanesi gibi şiddet hikayeleriyle doludur.

Keçi türküsü anlamına gelen tragedya, Dionysos için yapılan şiddet içeren, kanlı ritüellerden doğmuştur. Trajedi, şiddetin kültürlenmiş formlarını izleyiciye aktararak katharsis (ruhun yıkıcı tutkularından arınması) yaşatmayı hedefler.

Comments