İtalya’da 13,000 yıllık iki ön dişte, şimdiye kadar bilinen yersakızından yapılmış en eski diş dolgusu kanıtları keşfedildi.
Yer Sakızı Nedir?
Ülkemizde daha çok Kenger Sakızı adıyla bilinir.Kenger sakızının özellikle Anadolu’da çok sık kullanıldığını ifade eden Abdullah Yakar, “Ülkemizin birçok bölgesinde doğal olarak yetişen kenger şifa yönü çok olan bir bitkidir. Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgesinde bol miktarda bulunur. Kenger otu, sebze olarak kullanıldığı gibi, köklerinden elde edilen sakız da kullanılır. Kenger sakızı olarak anılan sakız Anadolu’da oldukça yaygındır. Sık kullanılan ve bilinen bir sakız türüdür” dedi.
Yer Sakızı
“DİŞ FIRÇASI GÖREVİ GÖRÜR”
Diş ağrıları ve diş eti rahatsızlıklarında kenger sakızının kullanılabileceğini dile getiren aktar Yakar, “Kramp çözücü, hazımsızlığı giderici ve sinirleri güçlendirici özellikleri vardır. Migrene karşı faydalıdır, kan temizleyicidir, terletici ve vücuda rahatlık verici özelliği vardır. Damar tıkanıklığını önlemeye yardımcı olur. Çiğ olarak tüketildiği gibi yemeği, salatası ve turşusu da yapılır.
Aynı zamanda köklerinin kurutulup toz haline getirilmesiyle kahve olarak da tüketilebilir. Kenger sakızı da, kengerin kök bölgesine yapılan bir çizikle beyazımsı bir süt akar ve bu sütün katılaşmasıyla kenger sakızı elde edilir. Doğal bir sakız olduğundan çok fazla tercih ediliyor. Özellikle diş hastalıkları başta olmak üzere birçok rahatsızlığa iyi gelir. Hoş kokusu ve kendine özgü tadı ile yöre insanın vazgeçilmezleri arasındadır.
Diş ağrıları, diş eti rahatsızlıkları ve dişlerin beyazlatılmasında ise büyük etkisi vardır. Ayrıca safra kesesindeki taşların düşürülmesinde, mide ağrısı ve şişkinliğine iyi gelir. İştah açıcı özelliği vardır, hazımsızlık rahatsızlıklarında, tansiyon, yüz felci ile şeker hastalarına iyi geldiğine dair halk arasında yaygın bir inanış vardır.
Yine kenger sakızı, doğal yapısı ile diş fırçası görevi görür, dişlerin temizlenmesinde etkin rol oynar. Ağızdaki eklemleri çalıştırıp, diş etlerine de masaj yapar” diye konuştu.
Kenger sakızı çiğnemenin sabır istediğini söyleyen aktar Abdullah Yakar, sakızın yumuşamasının yaklaşık bir haftayı bulduğunu ifade etti. Yakar, “Bu arada kenger sakızı mutlaka su içerisinde muhafaza edilmelidir. 5-6 ay gibi sürede kullanılabilir. Özellikle Darende ilçesinde birçok ev halkının geçim kaynağı olan kenger, keşfedilmesi gereken bitkilerimizin arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.
Yer sakızı,ülkemizde bilinen adıyle Kenger Sakızı hakkında bu bilgileri verdikten sonra,asıl haberimize geçelim:
İnsanlar, tarıma geçilke birlikte sistematik tahıl tüketiminden çok daha önce diş sorunlarıyla karşılaştı. F: Stefano Benazzi
Bir kişiye ait iki üst orta sivri diş, Kuzey İtalya’nın Lucca yakınlarındaki Riparo Fredian bölgesinde keşfedildi.
13,000 yıllık her iki dişte de, kesici dişin yüzeyinden derinlerine kadar açılmış iki delik vardı. Bolonya Üniversitesi’nden arkeolog Stephano Benazzi, “Bu oldukça sıradışı bir keşif, normal dişlerde görebileceğiniz şeyler değil.” diyor.
Benazzi ve ekibi, dişlerdeki deliklerin içlerine yakından bakmak için çeşitli mikroskopik teknikler kullandı ve duvarlarda küçük taş aletlerle delinip genişletilmiş boşluklar olduğunu düşündüren bir dizi küçük yatay izler buldu.
Dişlerdeki izler, daha önce Benazzi ve meslektaşlarının, İtalya’daki başka bir yerde bulduğu 14.000 yıl öncesine ait bilinen en eski dişçilik izlerine oldukça benziyordu.
Fakat yeni bulunan bu dişlerde, yeni bir dişçilik icadı vardı. Dişlere açılan deliklerde, bitki lifleri ve tüylerle birlikte yersakızı kalıntıları saptandı. Benazzi tüm bu kalıntıların, tarihöncesi diş dolgusuna dair bir kanıt oluşturduğunu düşünüyor.
Bitki liflerinin ve tüylerin amacı hala bilinmiyor fakat deliğin açılma zamanıyla aynı anda doldurulduğu biliniyor. Dolayısıyla daha sonra yenen yemeklerden kalmış olamazlar.
Yersakızı antiseptik olarak kullanılmış olabilir. F: Stefano Benazzi
Paleolitik dişçimiz, muhtemelen tıpkı modern dişçilikte olduğu gibi, dişi delip, ağrıyı ve yiyeceği diş kökünden uzak tutmak için yersakızıyla doldurmuştu.
Avustralya Wollongong Üniversitesi’nde arkeolog Claudio Tuniz, yersakızının bazı şifalı bitkilerle birlikte antiseptik olarak kullanılmış olabileceğini ve bundan binlerce yıl sonra bu gibi dişçilik örneklerinde balmumu kullanıldığını söylüyor.
Tuniz, biz tahıl ve bal gibi sistematik gıda üretimini geliştirmeden binlerce yıl önce bu insanların dişleri iyileştirmeye yönelik uygulamalar geliştirdiklerini belirtiyor. Sistematik tahıl ve bal tüketiminin, çürüme gibi diş problemlerinde dramatik bir artışa neden olduğu düşünülüyor.
Üst Paleolitik dönemde bu dişlerin sahibi hayattayken, Yakındoğu’dan bu kıtaya gelen yeni insanlar sayesinde Avrupa büyük bir kültürel değişim içindeydi. Bu insanlar göç ederlerken yanlarında diş çürüklerine neden olabilecek yeni yiyecekler de getirmiş olabilir. Diyetteki ve çürüklerdeki bu değişim, aynı zamanda dişçilik tekniklerinin de gelişmesine neden oldu.”
Benazzi, sadece iki dişe bakarak, bu dişlerin sahibi hakkında fazla bir şey söylemekten çekiniyor. Sadece dişlerdeki izlere dayanarak, bu erkeğin ya da kadının çok genç olmadığı biliniyor.
New Scientist. 7 Nisan 2017.
Makale: Oxilia, G., Fiorillo, F., Boschin, F., Boaretto, E., Apicella, S. A., Matteucci, C., … & Andretta, M. (2017). The dawn of dentistry in the late upper Paleolithic: An early case of pathological intervention at Riparo Fredian. American Journal of Physical Anthropology.
Yer Sakızı Nedir?
Ülkemizde daha çok Kenger Sakızı adıyla bilinir.Kenger sakızının özellikle Anadolu’da çok sık kullanıldığını ifade eden Abdullah Yakar, “Ülkemizin birçok bölgesinde doğal olarak yetişen kenger şifa yönü çok olan bir bitkidir. Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve Akdeniz bölgesinde bol miktarda bulunur. Kenger otu, sebze olarak kullanıldığı gibi, köklerinden elde edilen sakız da kullanılır. Kenger sakızı olarak anılan sakız Anadolu’da oldukça yaygındır. Sık kullanılan ve bilinen bir sakız türüdür” dedi.
Yer Sakızı
“DİŞ FIRÇASI GÖREVİ GÖRÜR”
Diş ağrıları ve diş eti rahatsızlıklarında kenger sakızının kullanılabileceğini dile getiren aktar Yakar, “Kramp çözücü, hazımsızlığı giderici ve sinirleri güçlendirici özellikleri vardır. Migrene karşı faydalıdır, kan temizleyicidir, terletici ve vücuda rahatlık verici özelliği vardır. Damar tıkanıklığını önlemeye yardımcı olur. Çiğ olarak tüketildiği gibi yemeği, salatası ve turşusu da yapılır.
Aynı zamanda köklerinin kurutulup toz haline getirilmesiyle kahve olarak da tüketilebilir. Kenger sakızı da, kengerin kök bölgesine yapılan bir çizikle beyazımsı bir süt akar ve bu sütün katılaşmasıyla kenger sakızı elde edilir. Doğal bir sakız olduğundan çok fazla tercih ediliyor. Özellikle diş hastalıkları başta olmak üzere birçok rahatsızlığa iyi gelir. Hoş kokusu ve kendine özgü tadı ile yöre insanın vazgeçilmezleri arasındadır.
Diş ağrıları, diş eti rahatsızlıkları ve dişlerin beyazlatılmasında ise büyük etkisi vardır. Ayrıca safra kesesindeki taşların düşürülmesinde, mide ağrısı ve şişkinliğine iyi gelir. İştah açıcı özelliği vardır, hazımsızlık rahatsızlıklarında, tansiyon, yüz felci ile şeker hastalarına iyi geldiğine dair halk arasında yaygın bir inanış vardır.
Yine kenger sakızı, doğal yapısı ile diş fırçası görevi görür, dişlerin temizlenmesinde etkin rol oynar. Ağızdaki eklemleri çalıştırıp, diş etlerine de masaj yapar” diye konuştu.
Kenger sakızı çiğnemenin sabır istediğini söyleyen aktar Abdullah Yakar, sakızın yumuşamasının yaklaşık bir haftayı bulduğunu ifade etti. Yakar, “Bu arada kenger sakızı mutlaka su içerisinde muhafaza edilmelidir. 5-6 ay gibi sürede kullanılabilir. Özellikle Darende ilçesinde birçok ev halkının geçim kaynağı olan kenger, keşfedilmesi gereken bitkilerimizin arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.
Yer sakızı,ülkemizde bilinen adıyle Kenger Sakızı hakkında bu bilgileri verdikten sonra,asıl haberimize geçelim:
İnsanlar, tarıma geçilke birlikte sistematik tahıl tüketiminden çok daha önce diş sorunlarıyla karşılaştı. F: Stefano Benazzi
Bir kişiye ait iki üst orta sivri diş, Kuzey İtalya’nın Lucca yakınlarındaki Riparo Fredian bölgesinde keşfedildi.
13,000 yıllık her iki dişte de, kesici dişin yüzeyinden derinlerine kadar açılmış iki delik vardı. Bolonya Üniversitesi’nden arkeolog Stephano Benazzi, “Bu oldukça sıradışı bir keşif, normal dişlerde görebileceğiniz şeyler değil.” diyor.
Benazzi ve ekibi, dişlerdeki deliklerin içlerine yakından bakmak için çeşitli mikroskopik teknikler kullandı ve duvarlarda küçük taş aletlerle delinip genişletilmiş boşluklar olduğunu düşündüren bir dizi küçük yatay izler buldu.
Dişlerdeki izler, daha önce Benazzi ve meslektaşlarının, İtalya’daki başka bir yerde bulduğu 14.000 yıl öncesine ait bilinen en eski dişçilik izlerine oldukça benziyordu.
Fakat yeni bulunan bu dişlerde, yeni bir dişçilik icadı vardı. Dişlere açılan deliklerde, bitki lifleri ve tüylerle birlikte yersakızı kalıntıları saptandı. Benazzi tüm bu kalıntıların, tarihöncesi diş dolgusuna dair bir kanıt oluşturduğunu düşünüyor.
Bitki liflerinin ve tüylerin amacı hala bilinmiyor fakat deliğin açılma zamanıyla aynı anda doldurulduğu biliniyor. Dolayısıyla daha sonra yenen yemeklerden kalmış olamazlar.
Yersakızı antiseptik olarak kullanılmış olabilir. F: Stefano Benazzi
Paleolitik dişçimiz, muhtemelen tıpkı modern dişçilikte olduğu gibi, dişi delip, ağrıyı ve yiyeceği diş kökünden uzak tutmak için yersakızıyla doldurmuştu.
Avustralya Wollongong Üniversitesi’nde arkeolog Claudio Tuniz, yersakızının bazı şifalı bitkilerle birlikte antiseptik olarak kullanılmış olabileceğini ve bundan binlerce yıl sonra bu gibi dişçilik örneklerinde balmumu kullanıldığını söylüyor.
Tuniz, biz tahıl ve bal gibi sistematik gıda üretimini geliştirmeden binlerce yıl önce bu insanların dişleri iyileştirmeye yönelik uygulamalar geliştirdiklerini belirtiyor. Sistematik tahıl ve bal tüketiminin, çürüme gibi diş problemlerinde dramatik bir artışa neden olduğu düşünülüyor.
Üst Paleolitik dönemde bu dişlerin sahibi hayattayken, Yakındoğu’dan bu kıtaya gelen yeni insanlar sayesinde Avrupa büyük bir kültürel değişim içindeydi. Bu insanlar göç ederlerken yanlarında diş çürüklerine neden olabilecek yeni yiyecekler de getirmiş olabilir. Diyetteki ve çürüklerdeki bu değişim, aynı zamanda dişçilik tekniklerinin de gelişmesine neden oldu.”
Benazzi, sadece iki dişe bakarak, bu dişlerin sahibi hakkında fazla bir şey söylemekten çekiniyor. Sadece dişlerdeki izlere dayanarak, bu erkeğin ya da kadının çok genç olmadığı biliniyor.
New Scientist. 7 Nisan 2017.
Makale: Oxilia, G., Fiorillo, F., Boschin, F., Boaretto, E., Apicella, S. A., Matteucci, C., … & Andretta, M. (2017). The dawn of dentistry in the late upper Paleolithic: An early case of pathological intervention at Riparo Fredian. American Journal of Physical Anthropology.
Comments
Post a Comment